Hazırlanmış bir sofranın üzerinde, sözgelişi, 10 çatal, 10 kaşık, 10 tabak gördüğümüzde, bu sofraya 10 kişinin oturacağını yüzde yüze yakın, kesin bilgi ifade eden bir
tahmin yürütürüz. Çünkü kesin bilgi edinme yollarının başında gelen, vahiy
kaynağının dışında, gözle görülen husustur. Semavî kimliği belli olan Kur’an sofrasında serilen ve akla hitabeden tevafuklar, söz konusu misalden çok daha açıktır. Ve buraya davet edilen
hikmet misafirlerini, birer ilâhî işaret olarak kabul etmek gerekir.
Yine, bir ifadenin içerisinde yer alan kelimelerin diziliş
şekilleri ve harfleri, o ifadenin anlamına ne kadar yakınsa, münasebet
ipçikleriyle ne kadar bir örgü kurabiliyorsa, o ifadenin ulvileşmesine o
ölçüde katkı sağlar. Bu husus, Belağat ilminin önemli bir kaidesidir.
İşte, Kur’an’ın kelime ve harflerinde değişik şekilde görülen tevafuklar, doğru
olarak gösterilebildiği ölçüde, birer belağat ve birer edebî sanatı ifade
ettikleri gibi, aynı zamanda gaybî haberler veren birer işaret lambaları görevini
görürler.
Ebced hesabının menşei hakkında farklı rivâyetler vardır. İslâm
öncesinde 22 harften meydana gelen ve “Ebced, Hevvez, Hutti, Kelemen,
Sa’fez, Kareşet” kelimelerinin sayısı olan
altı rakamı gözönünde bulundurularak, Medyen hükümdarlarından altı kişinin adı,
İlâhî isimlerin altı anahtarı, hafta günlerinin adı v.s. gibi kesin bilgiyi
ifade etmeyen değişik rivayetler sözkonusu edilmiştir.
Tâhirü’l-Mevlevî’ye göre, Arap ebcedinin İbranî ve Arâmî alfabesinden
alındığına şüphe yoktur. Nitekim Arap edebiyatının ünlü isimlerinden
Müberred ve Sîrâfî gibi âlimlere göre de Arap ebcedi, yabancı menşe’lidir.
Ebced düzenini, ‘Arap alfabesinin ilk tertibi; harflerin taşıdığı
sayı değerlerine dayanan hesap sistemi ‘ şeklinde tarif eden Türkiye
Diyanet Vakfı tarafından çıkarılan İslâm Ansiklopedisinin verdiği bilgiler
de, bu sistemin, İbrânîce ve Ârâmîce’nin de etkisiyle Nabatîce’den
Arapçaya geçmiş bulunduğu ve Hz.Peygamber devrinde de olduğu gibi kullanıldığı
şeklindedir.
Keşfu’z-Zünûn’da, cifir ve ebced ilminin, konunun uzmanları olan mânevî
ilimlerde derinleşen simalar için bir çok esrarın anahtarı hükmünde bulunduğu
ve Hz.Ali tarikiyle özellikle Ehl-i
Beyte tevârüs eden bir ilim olduğu belirtilmiştir. Bu ilmin eski peygamberlerin
kitaplarında da yer aldığına dair rivâyetlere işaret eden Katip Çelebi,“Bu ilme, ancak âhirzamanda gelecek olan Hz.Mehdî, hakkıyle vâkıf olur” diyen bazı âlimlerin görüşlerine de yer
vermiştir.
Bazı oryantalistler tarafından tertip edilen ve Mısır’da tercüme
edilerek neşredilen “Dairetü’l-Mearifi’l-İslâmiyye”de belirtildiğine göre,
harflerin, rakamlara delâlet etmek üzere kullanılma geleneği, İbrânî ve
Arâmîlerde de vardı. Hemze’den, kaf’a kadar olan harflerin, birden yüze, son
dokuz harf de 200’den 1000’e kadar rakamlara delalet ediyordu.
Kur’an’da Ebced hesabının varlığını kabul eden Ebu’l-Aliye gibi alimlerin görüşlerine yer veren Kadı Beydâvî, onların dayandıkları Ebcedle ilgili meşhur hadisi kabul
etmiştir. Ancak Hz.Peygamber’in onlara karşı gösterdiği davranışın,
onların söylediklerini kabul ettiği anlamına gelmeyeceğini aksine onlara karşı
gösterdiği tebessümü, onların cehaletine karşı bir tepki olabileceğini
vurgulamıştır. Bununla beraber, Kur’an’da Ebced hesabının varlığını kabul
edenlerin, kabul gerekçelerini şöyle özetlemiştir: “Her ne kadar ebced hesabı, yabancı
kaynaklıdır, fakat, Araplar dahil insanlar arasında, o kadar meşhur bir yere
sahip olmuştur ki, âdetâ, yabancı kökenli olan mişkât, siccîl, kıstas
kelimeleri gibi artık Arapçalaşmıştır. Onun için onun göstereceği delâletler,
diğer Arapça ifadeler gibi makbuldur.”
İbn Aşûr gibi bazı âlimlerin bildirdiğine göre, ebced hesabı,
kadim zamandan beri kullanılagelen bir sistemdir. Hz.Davud’un kitabındaki bazı
neşideler bu hesabın simgelerini taşıyor. Yine Romalıların bu sistemle rakamlar kullandıkları
bilinmektedir. Bu sistemin Araplara, Romalılar veyahut Yahûdiler tarafından
geçtiği tahmin edilmektedir. İbn Aşûr, mukattaat harfleri ve ebcedle
ilgili rivâyet edilen hadîsi anlatırken “Hz.Peygamber’in onlara karşı diğer bazı
harfleri zikretmesi O’nun bu harfleri ümmetin ömrü için birer işaret kabul
ettiği anlamına gelmez.” şeklinde bir değerlendirme yapmıştır. Ancak kendisi,
hadîsin sıhhati konusunda bir şey söylemediği gibi, ebced hesabını inkâr
ettiğini gösteren bir ifadesi de sözkonusu değildir.
Hâkim‘in Müstedrek adlı hadis kitabının tahkikli neşrini gerçekleştiren Yusuf
Abdurrahman Maraşlı, söz konusu kitap için hazırladığı fihristin
mukaddemesinde “ebced” konusuna da değinmiştir.
O’na göre, İslâm öncesi dönemlerde Yahudî ve Hristiyanlar tarafından kullanılan
ebced sistemi, İslâm’ın zuhûrundan itibaren yaklaşık bir asır kadar eserlerin
tertibinde kullanılmış daha sonra terkedilmiştir. Fakat, “ebced hesabı”, bir matemetik sistem olarak, tarih boyunca kullanılmaya devam
etmiştir. Daha önce 22 harfden oluşmuş bu sisteme müslümanların işi ele
almaları ile, “peltek se, hı, zel, dad, zı, ğayın” harfleri ilave edilmiş ve sayı 28’e ulaştırılmıştır.
Muhammed Hamidullah’ın görüşü de şu merkezdedir: Ayın 28 menzili
gibi, Arap alfabesi de 28 tanedir. Bunların her biri 1’den 1000’e kadar
rakamları ifade eder. Sûre başlarında bulunan hece harfleri ise 14 tane olup
yüksek mânâlar ifade etmektedir.
Güzel bir tevafuktur ki, Ebced sisteminin asıl adı olan “Ebû câd”kelimesinin matematik değeri, 17’dir. İslamın ortaya çıktığı
sırada, Mekke’de yazı bilenlerin sayısı da 17’dir.