“ Bismillâhirrahmânirrahim..”
94 - *İSLÂMİYETİN MENBAI* *(A.S.M)*
Anlamı: …………İslâmiyet iltizamdır; iman
iz’andır. Tabir-i diğerle, İslâmiyet, hakka tarafgirlik ve teslim ve
inkıyaddır; iman ise, hakkı kabul ve tasdiktir.
…Mevcudiyetimizin hâmisi
islamiyet...
...Hakikat-i İslâmiyettir ki, asıl
insaniyet-i kübrâ denilen şey odur. İnsaniyet-i suğrâ denilen mehâsin-i
medeniyet, onun mukaddemesidir.
...En bedihî ve zarurî bir hakikat
ise İslâmiyettir.
…Hakiki ve manevi hakim olacak ve
beşeri dünyevi ve uhrevi saadete sevk edecek yalnız islamiyettir...
...Doğru fenlerle teçhiz edilmiş
olan ve hiçbir kuvvet onu kıramayacak bir mahiyette bulunan hakikat-i
islamiyettir
...Hakiki milliyetimizin esası, ruhu
ise islamiyettir.
...Ve devahiye karşı nokta-i
istinadınız, muhabbetle ittihadı, marifetle imtizac-ı efkarı, uhuvvetle teavünü
emreden nokta-i islamiyettir..
… Mecmaü'l-mesakin, melceü'l-fukara,
hakkı himaye, hakikatı muhafaza, gururu men, tekebbürü def eden, yegane
islamiyettir. evet, kemal ve şerefin mikyası islamiyettir.
…Kıt'alarında hakiki ve manevi hakim
ve beşeri, dünyevi ve uhrevi saadete sevk edecek yalnız islamiyettir .
…Mecmaü’l-mesâkin, melceü’l-fukara,
hakkı himaye, hakikatı muhafaza, gururu men’, tekebbürü def eden, yegâne
İslâmiyettir. Evet, kemal ve şerefin mikyası İslâmiyettir
…Ey ehl-i İslâm! İşte, küre-i zemin
gibi ağır ve âlem-i İslâmiyete çökmüş olan mesâib ve devâhiye karşı nokta-i
istinadınız, muhabbetle ittihadı, mârifetle imtizac-ı efkârı, uhuvvetle teavünü
emreden nokta-i İslâmiyettir.
Muhakkak ki Allah katında (yegâne)
din, İslâm’dır! Âli İmrân/19…..gibi
hakikatlere muhtevi dinin kendisinden sudur ettiği zat olan Hz. Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm.
…Hem, dininde bulunan bütün ibâdâtın
bütün envâında en ileri olması; ve herkesten ziyade takvâda bulunması ve
Allah’tan korkması; ve fevkalâde daimî mücahedat ve dağdağalar içinde tam
tamına ubûdiyetin en ince esrarına kadar müraat etmesi; ve hiç kimseyi taklit
etmeyerek ve tam mânâsıyla ve müptediyâne fakat en mükemmel olarak, hem iptidâ
ve intihâyı birleştirerek yapması, elbette misli görülmez ve görünmemiş….Şualar
*BU İSMİN/SIFATIN HAKİKATİNE DAİR;*
…Hilkat şeceresinin semeresi
insandır. Malûmdur ki, semere bütün eczânın en ekmeli ve kökten en uzağı olduğu
için, bütün eczânın hâsiyetlerini, meziyetlerini hâvidir. Ve keza, hilkat-i
âlemin ille-i gaiye hükmünde olan çekirdeği yine insandır.
…Sonra, o şecerenin semeresi olan
insandan bir tanesini şecere-i İslâmiyete çekirdek ittihaz etmiştir. Demek o
çekirdek, âlem-i İslâmiyetin hem bânisidir, hem esasıdır hem güneşidir….Mesnevi-i
Nuriye
…Nasıl ki bir sarayın ustası, o
saraya münasip bir tarife yapar, kendini vasıflarıyla göstermek için bir tarife
kaleme alır. Öyle de, din ve şeriat-i Muhammediyede (a.s.m.) öyle bir ihata,
bir ulviyet, bir hakkaniyet görünüyor ki, kâinatı halk ve tedbir edenin
kaleminden çıktığını gösterir. Ve o kâinatı güzelce tanzim eden kim ise, şu
dini güzelce tanzim eden yine Odur. Evet, o nizam-ı ekmel, elbette bu nazm-ı
ecmeli ister…Mektubat
…Risalet ve İslâmiyetle mücehhez
olan hakikat-ı Muhammediyedir ki, risalet noktasında en muazzam icmâ ve en vâsi
tevatür sırrını ihtiva eden mecmû-u enbiyânın şehadetini tazammun eder.
Ve İslâmiyet cihetiyle vahye istinad
eden bütün edyân-ı semâviyenin ruhunu ve tasdiklerini taşıyor. İşte, bütün
enbiyanın şehadetiyle ve bütün edyânın tasdikiyle ve bütün mu’cizatının
teyidiyle musaddak olan bütün akvaliyle, vücud ve vahdet-i Sânii beşere
gösteriyor. Demek şu dâvada ittihad etmiş bütün efâzıl-ı beşer nâmına o nuru
gösteriyor. Acaba bu kadar tasdiklere mazhar, büyük, derin, durbîn, sâfi,
keskin, hakaik-âşina bir gözün gördüğü hakikat, hakikat olmamak hiç ihtimali
var mı?...Mesnevi-i
Nuriye
…İslâmiyetin esası, sıdktır. İmanın hassası, sıdktır. Bütün kemalâta
îsal edici, sıdktır. Ahlâk-ı âliyenin hayatı, sıdktır. Terakkiyatın mihveri
sıdktır. Âlem-i İslâmın nizamı, sıdktır. Nev-i beşeri kâbe-i kemalâta îsal eden
sıdktır. Ashab-ı Kiramı bütün insanlara tefevvuk ettiren, sıdktır. Muhammed-i
Hâşimî Aleyhissalâtü Vesselâmı meratib-i beşeriyenin en yükseğine çıkaran,
sıdktır…İşaratü'l-İ'caz
…Evet, Hazret-i Muhammed
Aleyhissalâtü Vesselâmın getirdiği şeriatın hakaiki, fıtratın kanunlarındaki
muvazeneyi muhafaza etmiştir. İçtimaiyatın rabıtalarına lâzım gelen
münasebetleri ihlâl etmemiştir. Zaman uzadıkça, aralarında ittisal peyda
olmuştur.
Bundan anlaşılır ki, İslâmiyet,
nev-i beşer için fıtrî bir dindir ve içtimaiyatı tezelzülden vikaye eden yegâne
bir âmildir….İşaratü'l-İ'caz
…Hem madem bu kadar gösterdiği
âsâr-ı lütuf ve merhamet ve garaib-i san’at ile zîşuura kendini tanıttırmak ve
sevdirmek ister. Elbette, zîşuurlardan arzularını ve onlardaki marziyâtı ne
olduğunu, bir mübelliğ vasıtasıyla bildirecektir.
Öyle ise, zîşuurlardan birisini
tayin edip onunla o rububiyetini ilân edecektir. Ve sevdiği san’atlarını teşhir
için, bir dellâlı kurb-u huzuruna müşerref edip teşhire vasıta edecektir. Ve o
ulvî makàsıdını sair zîşuurlara bildirmekle kemâlâtını izhar etmek için
birisini muallim tayin edecektir. Ve şu kâinatta derc ettiği tılsımı ve şu
mevcudatta gizlediği muammâ-i rububiyeti mânâsız kalmamak için, herhalde bir
rehber tayin edecektir. Ve gösterdiği ve enzârın temâşâsına neşrettiği
mehâsin-i san’at faidesiz ve abes kalmamak için, onlardaki makàsıdı ders
verecek bir rehber tayin edecektir. Hem marziyâtını zîşuurlara tebliğ etmek
için, birisini bütün zîşuurların fevkinde bir makama çıkaracak ve marziyâtını
ona bildirecek, onlara gönderecektir.
Madem hakikat ve hikmet böyle iktiza
ediyor. Ve şu vezâife en elyak Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmdır.
Çünkü, bilfiil, en mükemmel bir surette o vazifeleri yapmıştır. Teşkil ettiği
âlem-i İslâm ve gösterdiği nur-u İslâmiyet, bir şahid-i âdil ve sadıktır…Sözler
*SÜNNET-İ SENİYE NOKTASINDA BU
İSİMDEN/SIFATTAN HİSSEMİZ;*
*Bak müezzin-i âzama: Muhammedü’l-Hâşimî
(a.s.m.) davet eder insanı âlem-i nur-u envere*…Lemeât
…Şeriat-ı Ahmediyenin (a.s.m.)
tazammun ettiği ve emrettiği medeniyet ise:
Nokta-i istinadı, kuvvete bedel,
haktır ki, şe’ni adalet ve tevâzündür.
Hedefi de, menfaat yerine fazilettir
ki, şe’ni muhabbet ve tecâzüptür.
Cihetü’l-vahdet de, unsuriyet ve
milliyet yerine, rabıta-i dinî ve vatanî ve sınıfîdir ki, şe’ni samimî uhuvvet
ve müsalemet ve haricin tecavüzüne karşı yalnız tedâfüdür.
Hayatta, düstur-u cidal yerine
düstur-u teâvündür ki, şe’ni ittihad ve tesanüttür.
Hevâ yerine hüdâdır ki, şe’ni
insaniyeten terakki ve ruhen tekâmüldür.
*Mevcudiyetimizin hâmisi olan
İslâmiyetten elini gevşetme, dört elle sarıl. Yoksa mahvolursun*…Mektubat / Hakikat
Çekirdekleri