67 -*ÜSTAD-I A'ZAM* *(A.S.M)*
Anlamı: En büyük üstad. Muallimlerin en üstünü ve reisi olan Hz.
Muhammed (A.S.M.)
…İnsanı halk edip Kur’ân’ı ona talim
eden Zât-ı Zülcelâlin Rahmân ismiyle tecellî-yi kübrasına, rahmetin tecelliyatı
adedince ona hamd ü senâ ederek ve Seyyidü’l-beşer Muhammed Aleyhissalâtü
Vesselâmı Rahmeten Lil’âlemîn gönderdiği o Resul-i Ekremine Risaletin
semereleri adedince ona, âl ve ashabına salât ü selâm ve hadsiz şükrediyoruz
ki, onun mu’cize-i kübrası ve hakaik-ı kâinatın remizleri ve işaretleri ile
tamamıyla cem edilen Kur’ân-ı Azîmüşşan asırların geçmesi ile dâim, bâkî ve
nev-i beşere mürşid, tâ kıyamete kadar beka vermiş. Ve o Resul-i Ekremi onlara
Üstad-ı Azam eylemiş…Bediüüzzaman Said Nursî R.A
*BU İSMİN/SIFATIN HAKİKATİNE DAİR;*
….Bu zâtın, ümmîliğiyle beraber,
getirdiği hakaik-i kudsiye ve ihtirâ ettiği ulûm-u âliye ve keşfettiği
mârifet-i İlâhiyenin dersiyle ve talimiyle mertebe-i ilmiyede en yüksek makama
yetişen milyonlar asfiya-yı müdakkikîn ve sıddîkîn-i muhakkikîn ve dâhi
hükema-i mü’minîn bu zâtın üssül’esas dâvâsı olan vahdâniyeti kuvvetli
burhanlarıyla bil’ittifak ispat ve tasdik ettikleri gibi, bu muallim-i ekberin
ve bu üstâd-ı âzamın hakkaniyetine ve sözlerinin hakikat olduğuna ittifakla
şehadetleri, gündüz gibi bir hüccet-i risaleti ve sadıkıyetidir. Meselâ,
Risale-i Nur, yüz parçasıyla, bu zâtın sadakatının birtek burhanıdır….Şualar
…. Madem şu kâinatın Hâlıkı, her nevide bir ferd-i mümtaz ve mükemmel ve câmi
halk edip, o nev’in medar-ı fahri ve kemâli yapar. Elbette, esmâsındaki İsm-i
Âzam tecellîsiyle, bütün kâinata nisbeten mümtaz ve mükemmel bir ferdi halk
edecek.
Esmâsında bir İsm-i Âzam olduğu
gibi, masnuatında da bir ferd-i ekmel bulunacak ve kâinata münteşir kemâlâtı o
fertte cem edip kendine medar-ı nazar edecek.
O fert, herhalde zîhayattan
olacaktır. Çünkü envâ-ı kâinatın en mükemmeli zîhayattır. Ve herhalde, zîhayat
içinde o fert zîşuurdan olacaktır.
Çünkü, zîhayatın envâı içinde en
mükemmeli zîşuurdur. Ve herhalde, o ferd-i ferid, insandan olacaktır. Çünkü,
zîşuur içinde hadsiz terakkiyâta müstaid, insandır.
Ve insanlar içinde, herhalde o fert
Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm olacaktır. Çünkü, zaman-ı Âdem’den şimdiye
kadar hiçbir tarih, onun gibi bir ferdi gösteremiyor ve gösteremez.
Zira, o zât, küre-i arzın yarısını
ve nev-i beşerin beşten birisini saltanat-ı mâneviyesi altına alarak, bin üç
yüz elli sene kemâl-i haşmetle saltanat-ı mâneviyesini devam ettirip, bütün
ehl-i kemâle, bütün envâ-ı hakaikte bir üstâd-ı Küll hükmüne geçmiş.
Dost ve düşmanın ittifakıyla,
ahlâk-ı hasenenin en yüksek derecesine sahip olmuş; bidâyet-i emrinde, tek
başıyla bütün dünyaya meydan okumuş; her dakikada yüz milyondan ziyade
insanların vird-i zebânı olan Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânı göstermiş bir zât,
elbette o ferd-i mümtazdır, ondan başkası olamaz. Bu âlemin hem çekirdeği, hem
meyvesi odur.
*Kâinatın adedi ve mevcudatı
adedince salât ve selâm onun ve âl ve ashabının üzerine olsun*.
İşte böyle bir zâtın mevlid ve
miracını dinlemek, yani terakkiyâtının mebde’ ve müntehâsını işitmek, yani
tarihçe-i hayat-ı mâneviyesini bilmek, o zâtı kendine reis ve seyyid ve imam ve
şefî telâkki eden mü’minlere ne kadar zevkli, fahirli, nurlu, neş’eli, hayırlı
bir müsamere-i ulviye-i diniye olduğunu anla.
Yâ Rab! Habib-i Ekrem Aleyhissalâtü
Vesselâm hürmetine ve İsm-i Âzam hakkına, şu risaleyi neşredenlerin ve
rüfekasının kalblerini envâr-ı imaniyeye mazhar ve kalemlerini esrar-ı
Kur’âniyeye naşir eyle ve onlara sırat-ı müstakimde istikamet ver. Âmin.
“Seni her türlü noksandan tenzih
ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi
ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin.” Bakara Sûresi, 2:32.
Bâkî olan sadece Odur.
Said Nursî
*SÜNNET-İ SENİYE NOKTASINDA BU
İSİMDEN/SIFATTAN HİSSEMİZ;*
1-Evet, insanın elindeki cüz-ü
ihtiyarî ile işledikleri ef’allerinde, Cenâb-ı Hakka ait netâici düşünmemek
gerektir. Meselâ, kardeşlerimizden bir kısım zatlar, halkların Risale-i Nur’a
iltihakları şevklerini ziyadeleştiriyor, gayrete getiriyor. Dinlemedikleri
vakit, zayıfların kuvve-i mâneviyeleri kırılıyor, şevkleri bir derece sönüyor.
Halbuki, üstad-ı mutlak, muktedâ-yı küll, rehber-i ekmel olan Resul-i Ekrem
Aleyhissalâtü Vesselâm, “Peygambere
düşen, ancak tebliğ etmekten ibarettir.” olan ferman-ı İlâhîyi kendine rehber-i mutlak ederek, insanların
çekilmesiyle ve dinlememesiyle daha ziyade sa’y ü gayret ve ciddiyetle tebliğ
etmiş. Çünkü “Sen sevdiğin
kimseyi hidayete erdiremezsin. Ancak Allah dilediğine hidayet verir.” sırrıyla anlamış ki, insanlara dinlettirmek ve hidayet
vermek, Cenâb-ı Hakkın vazifesidir; Cenâb-ı Hakkın vazifesine karışmazdı.
Öyleyse, işte ey kardeşlerim! Siz
de, size ait olmayan vazifeye harekâtınızı bina etmekle karışmayınız ve
Hâlıkınıza karşı tecrübe vaziyetini almayınız…Bediüzzaman /Lem’alar
2-Ey Üstadımın bu fâni âlemde
arkadaşları, inşaallah âhiret âleminde de yoldaşları olacak olan aziz ve
kıymetli kardeşlerim; Şu anda kalbim şöyle inliyor, ben de ihtiyarsız
yazıyorum:
Hazret-i Üstadın gösterdiği yol,
aynen Kur’ân’ın cadde-i kübrâsıdır; ondan ayrılmayalım, hizmetten kaçmayalım,
fütur getirmeyelim. Sermayesi yalan ve yalancılık olan siyaset propagandaları,
sû-i kesbimizle kazanılan ve bugün tevarüs edilen fena şeylere karşı, kaderi
ittiham derecesinde muradullaha müdahaleye cesaret etmeyelim. Biz abdiz;
sebeb-i hilkatimiz, Seyyidimizi, Yaratanımızı, Râzıkımızı bilmek ve bulmaktır.
Hülâsa-i mevcudat olan Peygamberimiz vasıtasıyla inzal ve ikram buyurulan
Kur’ân’ın ahkâmına ve o Hazretin sünnetine tevfik-i harekete bezl ü gayret
edelim. İşte o Nur elimizde mürebbî, yanımızda muarrif, aramızda Nurları neşre,
mürebbî ve muarrifimizi dinlemeye çalışalım. Biz vazife-i ubudiyeti yapalım,
netice-i mükâfatı, Hâlık-ı Rahîmimize bırakalım. Yekdiğerimize en büyük yardım
olan duayı da esirgemeyelim….Barla Lâhikası Hulûsi
3-Ey benimle beraber Hazret-i Şeyhin
(Gavs-ı Âzam Abdülkâdir Geylânî R.A) teveccüh ve duasına mazhar kardeşlerim! Şu
Üstadımız, bizi istikbalde adem zulümatı içinde düşünüp bizimle meşgul olurken,
biz o mâzide mevcud ve nur perdeleri içinde üstadımızı ve üstadımızın üstadı ve
ceddi olan Fahrü’l-Âlemin Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimizin teveccühlerinden
gaflet etmek, onlara istinad etmemek lâyık mıdır? Madem onlar bizi
düşünüyorlar; biz de bütün kuvvet ve ruhumuzla onlara itimad edip ve emirlerine
bilâ kayd ü şart itâat etmeliyiz….. Sikke-i Tasdik-i Gaybi /Bediüzzaman Said Nursî R.A
4-Böyle mânevî kahramanları
arkanızda zahîr, başınızda üstad bulmak isterseniz, “Başkalarını kendi nefislerine tercih ederler.”
sırrıyla ihlâs-ı tâmmı kazanınız….
Allahım! İhlâs Sûresinin hakkı için,
bizi ihlâs sahibi olan ve ihlâsa eriştirilen kullarından eyle. Âmin, âmin….Lem’alar