“ Bismillâhirrahmânirrahim..”
77 -*MÜRŞİD-İ MUTLAK* *(A.S.M)*
Anlamı:Her yönüyle mutlak irşad
edici, gafletten uyandırıcı,dünya ve ahiret faydalı ve zararlı şeyleri anlatan, doğru yolu gösteren Hz. Muhammed (A.S.M)
…Hem, ümmî bir zâtın (a.s.m.) ef’âl
ve akvâl ve ahvâlinden çıkan islâmiyet, her asırda, üç yüz milyon insanın
rehberi ve mercii ve akıllarının muallimi ve mürşidi ve kalblerinin münevviri
ve musaffîsi ve nefislerinin mürebbîsi ve müzekkîsi ve ruhlarının medâr-ı
inkişafı ve maden-i terakkiyatı olması cihetiyle, misli olamaz ve olamamış….Şualar
*BU İSMİN/SIFATIN HAKİKATİNE DAİR;*
…Peygamberimiz (a.s.m.),
mucizâtından ve hasâisinden başka, ef’al ve ahval ve etvârında beşeriyette
kalıp, beşer gibi âdet-i İlâhiyeye ve evâmir-i tekvîniyesine münkad ve mutî
olmuş. O da soğuk çeker, elem çeker, ve hâkezâ... Herbir ahval ve etvârında
harikulâde bir vaziyet verilmemiş tâ ki ümmetine ef’âliyle imam olsun,
etvârıyla rehber olsun, umum harekâtıyla ders versin. Eğer her etvârında
harikulâde olsaydı, bizzat her cihetçe imam olamazdı, herkese mürşid-i mutlak
olamazdı, bütün ahvâliyle rahmeten li’l-âlemîn olamazdı…Mektubat
…Hem hiç mümkün olur mu ki, bu güzel
masnuat ile kendini zîşuura tanıttıran ve kıymetli nimetler ile kendini
sevdiren Sâni-i Zülcelâl, onun mukabilinde zîşuurdan marziyatı ve arzuları ne
olduğunu bir elçi vasıtasıyla bildirmesin?
Hem hiç mümkün olur mu ki, nev-i
insanı şuurca kesrete müptelâ, istidatça ubûdiyet-i külliyeye müheyya suretinde
yaratıp, muallim bir rehber vasıtasıyla onları kesretten vahdete yüzlerini
çevirmek istemesin?
Daha bunlar gibi çok vezaif-i
nübüvvet var ki, herbiri bir burhan-ı kat’îdir ki, Ulûhiyet risaletsiz olamaz.
Şimdi, acaba âlemde muhammed-i Arabî
Aleyhissalâtü Vesselâmdan beyan olunan evsâf ve vezaife daha ehil ve daha cami’
kim zuhur etmiş? Ve rütbe-i risalete ve vazife-i tebliğe ondan daha elyak, daha
evfak hiç zaman göstermiş midir?
Hayır, asla ve kat’a! Belki o, bütün
resullerin seyyididir, bütün enbiyanın imamıdır, bütün asfiyanın serveridir,
bütün mukarrebînin akrebidir, bütün mahlûkatın ekmelidir, bütün mürşidlerin
sultanıdır….Sözler
….Evet, madem dost ve düşmanın
ittifakıyla, zât-ı Ahmediye (a.s.m.) mehâsin-i ahlâkın en yüksek mertebelerine
mazhardır. Ve madem bil’ittifak nev-i beşer içinde en meşhur ve mümtaz bir
şahsiyettir.
Ve madem, binler mucizâtın
delâletiyle ve teşkil ettiği âlem-i İslâmiyetin ve kemâlâtının şehadetiyle ve mübelliğ
ve tercüman olduğu Kur’ân-ı Hakîmin hakaikinin tasdikiyle, en mükemmel bir
insan-ı kâmil ve bir mürşid-i ekmeldir…Lem’alar
…İnsanı halk edip Kur’ân’ı ona talim
eden Zât-ı Zülcelâlin Rahmân ismiyle tecellî-yi kübrasına, rahmetin tecelliyatı
adedince ona hamd ü senâ ederek ve Seyyidü’l-beşer muhammed Aleyhissalâtü
Vesselâmı Rahmeten Lil’âlemîn gönderdiği o Resul-i Ekremine Risaletin
semereleri adedince ona, âl ve ashabına salât ü selâm ve hadsiz şükrediyoruz
ki, onun mu’cize-i kübrası ve hakaik-ı kâinatın remizleri ve işaretleri ile
tamamıyla cem edilen Kur’ân-ı Azîmüşşan asırların geçmesi ile dâim, bâkî ve
nev-i beşere mürşid, tâ kıyamete kadar beka vermiş. Ve o Resul-i Ekremi onlara
Üstad-ı Azam eylemiş…Emirdağ L.
*SÜNNET-İ SENİYE NOKTASINDA BU
İSİMDEN/SIFATTAN HİSSEMİZ;*
Ehl-i iman -bilhassa şimdiki
Risale-i Nur’un zâkir ve muvahhid şakirtleri- öyle bir cadde ve minhâca
girmişler ki, o cadde gayet müstakim, gayet nurlu, gayet sevimli. Bütün iki
tarafı elmas, inci dükkânı... Bunların başında, nass-ı Kur’ân’dan gelen ve
Kur’ân-ı Kerîmin ve Furkan-ı Hakîm’in âyât-ı beyyinatından intişar eden
Risale-i Nur’un yüz yirmi parçasından beher parçası birer mürşid-i âzam, birer
mürşid-i ekmel, birer kal’a-i hasin, birer elmas kılıç olarak sabittir.
Öyleyse, ey Lütfi, Risale-i Nur’a sıkı yapış ki, bir mürşid-i ekmel bulasın.
Lisanına tevhidi ver ki, şu muhkem kaleye giresin; Feyyâz-ı mutlak’ın kelâmı
olan Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyâna hâdim ol ki, o elmas kılıncı elinde tutasın…
İşte o kılıçla, hiç havfsız,
başlarını sarhoşlukla o bataklığa sokan dinsizlerin kafalarına vurarak atla.
Ondan sonra, “Emrolunduğun
gibi dos doğru ol.” gibi kat’î delilleri Peygamberimiz Sallallahu Teâlâ Aleyhi
Ve Sellem Efendimizden müteselsilen, bütün Risale-i Nur’un müellifi Üstadımız
Said Nursî’nin yetiştiği ve serbest gezdiği “Şeriat-ı Garrâ-yı Muhammediye
(a.s.m.)” olan hatt-ı müstakîmi bari bir parça da sen takip et ki başın felâh
bulsun…
Lütfi R.H / Barla Lahikası