15.4.18

ESMA VE SIFAT-I NEBİ NOTLARI - ( MUHAMMED-ÜL HÂŞİMÎ A.S.M )

 “ Bismillâhirrahmânirrahim..”

110 - *MUHAMMED-ÜL HÂŞİMÎ* *(A.S.M)*

Anlamı: Hâşimî kabilesinden olan Hz. Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm.

Not: Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm, Muhammed-ül Hâşimî Aleyhissalâtü Vesselâm, Ebû’l-Kâsım gibi isimler ile Efendimizin A.S.M yâd edilmesinde onun İnsani yönünü nazara vermek maksadını düşünebiliriz. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm,Nebi Sallallahü Aleyhi ve Sellem gibi ifadelerde ise beşeriyetinden ziyade risaletine dair makamının kasd edildiğini değerlendirmeliyiz. Konumuz olan Esma Ve Sıfat-I Nebi ( A.S.M ) muhteviyatında bu hususları tefekkür etmek,marifetimize derinlik kazandıracaktır..Biiznillah….

…Şânım hakkı için, size kendinizden öyle (izzetli) bir peygamber geldi ki, sıkıntıya düşmeniz ona ağır gelir; size düşkündür, mü’minlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir… Tevbe Suresi 128.

…Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, nev-i beşere muktedâ ve imam ve rehber olarak gönderilmiştir. Tâ ki, o nev-i insanî, hayat-ı içtimaiye ve şahsiyedeki düsturları ondan öğrensin ve Hakîm-i Zülkemâlin kavânin-i meşietine itaate alışsınlar ve desâtir-i hikmetine tevfik-i hareket etsinler.

Eğer Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm hayat-ı içtimaiye ve şahsiyesinde daima harikulâdelere ve mucizelere istinad etseydi, o vakit imam-ı mutlak ve rehber-i ekber olamazdı.

İşte bu sır içindir ki, yalnız dâvâsını tasdik ettirmek için, ara sıra, indelhâce, münkirlerin inkârını kırmak için mucizeler gösterirdi.

Sair vakitlerde nasıl ki herkesten ziyade evâmir-i İlâhiyeye itaat etmiştir; öyle de, hikmet-i Rabbâniye ile ve meşiet-i Sübhâniye ile tesis edilen âdetullah kavâninine herkesten ziyade mürâat ve itaat ederdi.

Düşmana karşı zırh giyerdi,“Sipere giriniz” emrederdi.Yara alırdı, zahmet çekerdi.Tâ, tamamıyla hikmet-i İlâhiye kanununa ve kâinattaki şeriat-ı fıtriye-i kübrâya mürâat ve itaati göstersin…. Lem’alar

*BU İSMİN/SIFATIN HAKİKATİNE DAİR;*

… Muhammed-i Haşimî Aleyhissalâtü Vesselâma bak. O Zât, ümmîliğiyle beraber, bir kuvvete mâlik değildi. Ne onun ve ne de ecdadının bir hâkimiyetleri sebkat etmemişti; bir hâkimiyete, bir saltanata meyilleri yoktu. Böyle bir vaziyette iken, mühim bir makamda, tehlikeli bir mevkide, kemal-i vüsuk ve itmi’nan ile büyük bir işe teşebbüs etti, bütün efkâr-ı âmmeye galebe çaldı, bütün ruhlara kendisini sevdirdi, bütün tabiatların üstüne çıktı, kalblerden bütün vahşet âdetlerini, çirkin ahlâkları kaldırarak pek yüksek âdât ve güzel ahlâkı tesis etti, vahşetin çöllerinde sönmüş olan kalblerdeki kasaveti ince hissiyatla tebdil ettirdi ve cevher-i insaniyeti izhar etti. Onları, o vahşet köşelerinden çıkararak, evc-i medeniyete yükseltti ve onları, o zamana, o âleme muallim yaptı. Ve onlara öyle bir devlet teşkil etti ki, sâhirlerin sihirlerini yutan asâ-yı Mûsâ gibi, başka zalim devletleri yuttu ve nev-i beşeri istilâ eden zulüm, fesat, ihtilâl, şekavet rabıtalarını yaktı, yıktı ve az bir zamanda, devlet-i İslâmiyeyi şarktan garba kadar tevsi ettirdi. Acaba o zâtın şu macerası, onun mesleği hak ve hakikat olduğuna delâlet etmez mi? İşaratü'l-İ'caz

*SÜNNET-İ SENİYE NOKTASINDA BU İSİMDEN/SIFATTAN HİSSEMİZ;*
  
Hamd, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Peygamberlerin hâtemi olan Muhammed’e ve bütün âl ve ashabına salât ve selâm olsun.

“Allah Teâlâ ki, Ondan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. O Hayydır, O Kayyûmdur.” maksudumuzdur, matlubumuzdur…………….. Mesnevi Nuriye

Allah’ım, Mekkî, Medenî, Hâşimî ve Kureyşî olan Habîbinin hürmetine bizim arzumuzu ve Üstadımız Said Nursî’nin maksûdunu tahakkuk ettir. Âmin! ……….  / Barla Lâhikası