“ Bismillâhirrahmânirrahim..”
91 - *MEVCUDATIN EN NAMDAR HÂKİMİ* *(A.S.M)*
Anlamı: Tüm varlıkların mahiyetlerindeki
hikmet ve hizmete hâkim, onlarla olan münasebeti yerli yerinde tanzim eden, Hâlık-ı
Zülcelal namıyla işleyen ve tüm mevcudatça da öyle bilinen şan sahibi Hz.
Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm.
…Bu kâinatın Hâlıkı, bu kâinattaki
bütün makasıdının en ehemmiyetli medarı nev-i insan olduğundan ve bütün
hitâbât-ı Sübhâniyenin en anlayışlı bir
muhatabı nev-i beşer olduğundan; o nev-i beşer içinde en meşhur, en namdar ve
âsârıyla ve icraatıyla en mükemmel, en muhteşem fert olan zât-ı Muhammediyeyi
(a.s.m.) o nevi namına, belki umum kâinat hesabına kendine muhatap ittihaz eden
Zât-ı Ferd-i Zülcelâl, elbette onu hadsiz kemâlâtta hadsiz feyzine mazhar
etmiştir…Lem’alar
*BU İSMİN/SIFATIN HAKİKATİNE DAİR;*
…Nev-i beşerin en nuranî ve en
mükemmeli olan umum peygamberler bil'icma' beraber Lâ ilâhe illâ Hû deyip
zikrediyorlar ve parlak ve musaddak olan hadsiz mu'cizatlarının kuvvetiyle,
tevhidi iddia ediyorlar ve beşeri hayvaniyet mertebesinden melekiyet derecesine
çıkarmak için, onları iman-ı billâha davet ile ders veriyorlar gördü. O da, o
nuranî medresede diz çöküp derse oturdu. Gördü ki:
Meşahir-i insaniyenin en yüksekleri
ve namdarları olan o üstadların herbirisinin elinde Hâlık-ı Kâinat tarafından
verilmiş nişane-i tasdik olarak mu'cizeler bulunduğundan, herbirinin ihbarıyla
beşerden bir taife-i azîme ve bir ümmet tasdik edip imana geldiklerinden, o yüz
bin ciddî ve doğru zâtların icmâ ve ittifakla hüküm ve tasdik ettikleri bir
hakikat ne kadar kuvvetli ve kat'î olduğunu kıyas edebildi. Ve bu kuvvette, bu
kadar muhbir-i sadıkların hadsiz mu'cizeleriyle imza ve ispat ettikleri bir
hakikati inkâr eden ehl-i dalâlet ne derece hadsiz bir hata, bir cinayet
ettiklerini ve ne kadar hadsiz bir azaba müstehak olduklarını anladı ve onları
tasdik edip iman getirenler ne kadar haklı ve hakikatli olduklarını bildi; iman
kudsiyetinin büyük bir mertebesi daha ona göründü.
Evet, enbiyayı Cenâb-ı Hak
tarafından fiilen tasdik hükmünde olan hadsiz mu'cizatlarından ve
hakkaniyetlerini gösteren, muarızlarına gelen semâvî pek çok tokatlarından ve
hak olduklarına delâlet eden şahsî kemâlâtlarından ve hakikatli talimatlarından
ve doğru olduklarına şehadet eden kuvvet-i imanlarından ve tam ciddiyetlerinden
ve fedakârlıklarından ve ellerinde bulunan kudsî kitap ve suhuflarından ve
onların yolları doğru ve hak olduğuna şehadet eden ittibâlarıyla hakikate,
kemâlâta, nura vasıl olan hadsiz tilmizlerinden başka, onların ve o pek ciddî
muhbirlerin müsbet meselelerde icmâı ve ittifakı ve tevatürü ve ispatta tevafuku ve tesanüdü ve tetabuku öyle
bir hüccettir ve öyle bir kuvvettir ki, dünyada hiçbir kuvvet karşısına çıkamaz
ve hiçbir şüphe ve tereddüdü bırakmaz. Ve imanın erkânında umum enbiyayı tasdik
dahi dahil olması, o tasdik büyük bir kuvvet menbaı olduğunu anladı, onların
derslerinden çok feyz-i imanî aldı….Şualar
…İşte, bak: Hüsn-ü sîret ve cemâl-i
suretle mümtaz bir zâtı görüyoruz ki, elinde mu'ciznümâ bir kitap, lisanında
hakaik-âşinâ bir hitap, bütün benî Âdeme, belki cin ve inse ve meleğe, belki
bütün mevcudata karşı bir hutbe-i ezeliyeyi tebliğ ediyor. Sırr-ı hilkat-i âlem
olan muammâ-i acibânesini hal ve şerh edip ve sırr-ı kâinat olan tılsım-ı
muğlâkını fetih ve keşf ederek, bütün mevcudattan sorulan, bütün ukulü hayret
içinde meşgul eden üç müşkül ve müthiş sual-i azîm olan "Necisin? Nereden
geliyorsun? Nereye gidiyorsun?" suallerine mukni, makbul cevap verir…Sözler
*SÜNNET-İ SENİYE NOKTASINDA BU
İSİMDEN/SIFATTAN HİSSEMİZ;*
İ'lem eyyühe'l-aziz! Kabir, âlem-i
âhirete açılmış bir kapıdır. Arka ciheti rahmettir, ön ciheti ise azaptır.
Bütün dost ve sevgililer o kapının arka cihetinde duruyorlar.
Senin de onlara iltihak zamanın
gelmedi mi? Ve onlara gidip onları ziyaret etmeye iştiyakın yok mudur? Evet,
vakit yaklaştı. Dünya kazûratından temizlenmek üzere bir gusül lâzımdır. Yoksa,
onlar istikzar ile ikrah edeceklerdir.
Eğer İmam-ı Rabbanî Ahmed-i Farukî
bugün Hindistan'da hayattadır diye ziyaretine bir dâvet vuku bulsa, bütün
zahmetlere ve tehlikelere katlanarak ziyaretine gideceğim. Binaenaleyh,
İncil'de "Ahmed," Tevrat'ta "Ahyed," Kur'ân'da
"Muhammed" ismiyle müsemmâ iki cihanın güneşi, kabrin arka tarafında
milyonlarca Farukî Ahmed'lerle muhat olarak sâkindir. Onların ziyaretlerine
gitmek için niye acele etmiyoruz? Geri kalmak hatâdır.
Şu esâsata dikkat lâzımdır:
1. Allah'a abd olana herşey
musahhardır. Olmayana herşey düşmandır.
2. Herşey kaderle takdir edilmiştir.
Kısmetine râzı ol ki, rahat edesin.
3. Mülk Allah'ındır; sende emaneten
duruyor. O emaneti ibka edip senin için muhafaza edecek. Sende kalırsa,
meccânen zâil olur, gider.
4. Devamı olmayan birşeyde lezzet
yoktur. Sen zâilsin. Dünya da zâildir. Halkın dünyası da zâildir. Kâinatın şu
şekl-i hâzırı da zâildir. Bunlar saniye ve dakika ve saat ve gün gibi birbirini
takiben zevale gidiyorlar.
5. Âhirette seni kurtaracak bir
eserin olmadığı takdirde, fâni dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme………………….Mesnevi-i
Nuriye