“
Bismillâhirrahmânirrahim..”
13 - RESUL-İ RABB-İL ÂLEMÎN (A.S.M)
Anlamı: Doğrudan doğruya tüm âlemleri Rububiyetiyle idare
eden, terbiye ve tedbirini gören Cenab-ı Hakk’ın, yeni bir kitap ve yeni bir
şeriat ile tüm ins ve cinne Peygamber olarak gönderilmiş olduğu Hz. Muhammed
A.S.M
"Hazret-i Muhammed (a.s.m.) öyle bir zattır ki,
azamet-i mâneviyesinden dolayı sath-ı arz, o zatın mescid-i aksâsıdır. Mekke-i
Mükerreme onun mihrabı, Medine-i Münevvere onun minber-i fazl-ı kemalidir.
Cemaat-ı mü'minîne en son ve en âli imam ve nev-i beşerin hatîb-i şehîridir;
saadet düsturlarını beyan ediyor. Ve bütün enbiyânın reisidir; onları tezkiye
ve tasdik ediyor. Çünkü, dini bütün dinlerin esasatına câmidir. Ve bütün
evliyânın başıdır; şems-i risaletiyle onları terbiye ve tenvir ediyor."
Mesnevî-i Nuriye
BU İSMİN/SIFATIN HAKİKATİNE DAİR;
… şu kâinatın her nev’i, her âlemi, Resul-i Ekrem
Aleyhissalâtü Vesselâmı tanır, alâkadardır. Herbir nev-i kâinatta onun
mu’cizâtı görünüyor. Demek, o zât-ı Ahmediye (a.s.m.), Cenâb-ı Hakkın fakat
“kâinatın Hâlıkı” itibarıyla ve “bütün mahlûkatın Rabbi” ünvanıyla memurudur ve
resulüdür. Evet, nasıl ki bir padişahın büyük ve müfettiş bir memurunu herbir
daire bilir ve tanır; hangi daireye girse onunla münasebettar olur. Çünkü
umumun padişahı namına bir memuriyeti var. Eğer meselâ yalnız adliye müfettişi
olsa, o vakit adliye dairesiyle münasebettar olur; başka daireler onu pek
tanımaz. Ve askeriye müfettişi olsa, mülkiye dairesi onu bilmez. Öyle de,
anlaşılıyor ki, bütün devâir-i saltanat-ı İlâhiyede, melekten tut, tâ sineğe ve
örümceğe kadar herbir taife onu tanır ve bilir veya bildirilir. Demek,
Hâtemü’l-Enbiyâ ve Resulü Rabbi’l-Âlemîndir… On Dokuzuncu Mektup /On Beşinci
İşaret
……. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, hem beşerdir,
beşeriyet itibarıyla beşer gibi muamele eder; hem resuldür, risalet itibarıyla
Cenâb-ı Hakkın tercümanıdır, elçisidir…Sözler
.......Öyle Muhammed (a.s.m.) ki, icmâ ve tasdiklerine mazhar
olmakla, enbiya ve mürselîne siyadet ünvanını; ve ittifak ve tahkiklerini
almakla, imamü’l-evliyâ ve’l-ulemâ lâkabını almıştır.
Ve öyle Muhammed (a.s.m.) ki, âyât-ı bâhire, mu’cizat-ı
katıa ve secâyâ-yı sâmiye ve ahlâk-ı âliye sahibi olmakla mehbit-i vahy-i İlâhî
olmuştur.
Ve öyle bir Muhammed (a.s.m.) ki, âlem-i gayb ve melekûtu
seyir ve ziyaret etmekle, ervahı müşahede ve melâikeyle musahabe, cin ve insanlara
irşad vazifesini almıştır.
Ve öyle bir Muhammed (a.s.m.)’dır ki, şahsiyet-i
mâneviyesiyle kâinatın kemâline bir fihriste olmakla, bütün saadetlerin ve
medeniyetlerin düsturlarını havi bir şeriata sahiptir.
Ve öyle bir Muhammed (a.s.m.)’dır ki, âlem-i şehadette iken
gaybiyattan haber verir bir beşîr ve nezîr olup bütün kuvvetiyle, kemâl-i
ciddiyetle ve vüsuk ile ve itminân ile, yüksek bir iman ile nev-i beşere karşı
tevhid dinini Lailahe illallahu ile ilân ve ilâm ediyor…. Mesnevi-i Nuriye | Katre
SÜNNET-İ SENİYE NOKTASINDA BU İSİM/SIFATTAN HİSSEMİZ;
…. Erkân-ı imaniyenin hakaikini göz ile görüp melaikeyi,
cenneti, âhireti, hattâ Zat-ı Zülcelal’i göz ile müşahede etmek; kâinata ve
beşere öyle bir hazine ve bir nur-u ezelî ve ebedî bir hediye getirmiştir ki şu
kâinatı, perişan ve fâni ve karmakarışık bir vaziyet-i mevhumeden çıkarıp, o
nur ve o meyve ile o kâinatı kudsî mektubat-ı Samedaniye, güzel âyine-i cemal-i
Zat-ı Ehadiye vaziyeti olan hakikatini göstermiş. Kâinatı ve bütün zîşuuru
sevindirip mesrur etmiş…. Sözler
…. Sâni’-i mevcudat ve Sahib-i kâinat ve Rabbü’l-âlemîn olan
Hâkim-i ezel ve ebed’in marziyat-ı Rabbaniyesi olan İslâmiyet’in –başta namaz
olarak– esasatını, cin ve inse hediye getirmiştir ki o marziyatı anlamak, o
kadar merak-âver ve saadet-averdir ki tarif edilmez…Sözler
…. Zat-ı Ahmediye (asm) öyle bir Zat-ı Zülcelal’in şuunatını
ve acayib-i sanatını ve âlem-i bekada hazain-i rahmetini görmüş, gelmiş, beşere
söylemiş. İŞTE BEŞER, BU ZATI KEMAL-İ MERAK VE HAYRET VE MUHABBETLE DİNLEMEZSE,
NE KADAR HİLAF-I AKIL VE HİKMETLE HAREKET ETTİĞİNİ ANLARSIN….Sözler
….Cenab-ı Hak bizleri, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü
vesselâmın şefaatine mazhar etsin, âmin!..Bediüzzaman
Allahım! Onun işaretiyle ay parçalanan, parmaklarından
kevser gibi sular akan, gözün asla şaşmadığı Mirac mu'cizesinin sahibi,
Efendimiz Muhammed'e ve bütün âl ve ashabına, dünyanın iptidâsından mahşerin
âhirine kadar salât et…Bediüzzaman
"Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize
öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki ilmi ve hikmeti herşeyi
kuşatan Sensin." Bakara Sûresi, 2:32.
"Dualarımızı kabul et, ey Rabbimiz. Herşeyi hakkıyla
işiten de, herşeyi hakkıyla bilen de ancak Sensin." Bakara Sûresi, 2:127.
"Ey Rabbimiz, unutur veya hataya düşersek bizi onunla
hesaba çekme." Bakara Sûresi, 2:286.
.