“ Bismillâhirrahmânirrahim..”
17- MAHBUB-U KULÛB (A.S.M)
Anlamı: *Kalplerin ve gönüllerin
sevgilisi olan Hz. Muhammed A.S.M*
“ De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız
bana uyun ki Allah da sizi sevsin.” Âl-i İmrân Sûresi, 3:31…âyetinde i’câzlı
bir îcâz vardır. Çünkü çok cümleler bu üç cümlenin içinde derc edilmiştir.
Şöyle ki:
Şu âyet diyor ki: “Allah’a (celle
celâluhu) imanınız varsa, elbette Allah’ı seveceksiniz. Madem Allah’ı
seversiniz; Allah’ın sevdiği tarzı yapacaksınız. Ve o sevdiği tarz ise:
Allah’ın sevdiği zâta benzemelisiniz. Ona benzemek ise, ona ittibâ etmektir. Ne
vakit ona ittibâ etseniz, Allah da sizi sevecek. Zaten siz Allah’ı seversiniz,
tâ ki Allah da sizi sevsin.”
İşte bütün bu cümleler, şu âyetin
yalnız mücmel ve kısa bir meâlidir. Demek oluyor ki, insan için en mühim, âli
maksat, Cenâb-ı Hakkın muhabbetine mazhar olmasıdır. Bu âyetin nassıyla
gösteriyor ki, o matlab-ı âlânın yolu Habibullaha ittibâdır ve Sünnet-i Seniyyesine
iktidâdır….” On Birinci Lem'a
BU İSMİN/SIFATIN HAKİKATİNE DAİR;
…..Muhammed-i Haşimî Aleyhissalâtü
Vesselâma bak. O Zât, ümmîliğiyle beraber, bir kuvvete mâlik değildi. Ne onun
ve ne de ecdadının bir hâkimiyetleri sebkat etmemişti; bir hâkimiyete, bir
saltanata meyilleri yoktu. Böyle bir vaziyette iken, mühim bir makamda,
tehlikeli bir mevkide, kemal-i vüsuk ve itmi’nan ile büyük bir işe teşebbüs
etti, bütün efkâr-ı âmmeye galebe çaldı, bütün ruhlara kendisini sevdirdi,
bütün tabiatların üstüne çıktı, kalblerden bütün vahşet âdetlerini, çirkin
ahlâkları kaldırarak pek yüksek âdât ve güzel ahlâkı tesis etti, vahşetin
çöllerinde sönmüş olan kalblerdeki kasaveti ince hissiyatla tebdil ettirdi ve
cevher-i insaniyeti izhar etti. Onları, o vahşet köşelerinden çıkararak, evc-i
medeniyete yükseltti ve onları, o zamana, o âleme muallim yaptı. Ve onlara öyle
bir devlet teşkil etti ki, sâhirlerin sihirlerini yutan asâ-yı Mûsâ gibi, başka
zalim devletleri yuttu ve nev-i beşeri istilâ eden zulüm, fesat, ihtilâl,
şekavet rabıtalarını yaktı, yıktı ve az bir zamanda, devlet-i İslâmiyeyi
şarktan garba kadar tevsi ettirdi. Acaba o zâtın şu macerası, onun mesleği hak
ve hakikat olduğuna delâlet etmez mi?...İşaratü'l-İ'caz
………..İşte, bak: Şu cezire-i vâsiada
vahşî ve âdetlerine mutaassıp ve inatçı muhtelif akvâmı, ne çabuk âdât ve
ahlâk-ı seyyie-i vahşiyânelerini def’aten kal’ ve ref’ ederek, bütün ahlâk-ı
hasene ile teçhiz edip bütün âleme muallim ve medenî ümeme üstad eyledi. Bak,
değil zahirî bir tasallut, belki akılları, ruhları, kalbleri, nefisleri fetih
ve teshir ediyor. MAHBUB-U KULÛB, muallim-i ukûl, mürebbi-i nüfus, sultan-ı
ervah oldu…. Yedinci Reşha
…………Rüyet-i cemâlullah meyvesini
kendi aldığı gibi, o meyvenin her mü’mine dahi mümkün olduğunu cin ve inse
hediye getirmiştir ki, o meyve ne derece leziz ve hoş ve güzel bir meyve
olduğunu bununla kıyas edebilirsin:
Yani, her kalb sahibi bir insan,
zîcemâl, zîkemâl, zîihsan bir zâtı sever. Ve o sevmek dahi, cemâl ve kemâl ve
ihsanın derecâtına nisbeten tezayüd eder, perestiş derecesine gelir; canını
feda eder derecede muhabbet bağlar. Yalnız bir defa görmesine, dünyasını feda
etmek derecesine çıkar.
Halbuki, bütün mevcudattaki cemâl ve
kemâl ve ihsan, Onun cemâl ve kemâl ve ihsanına nisbeten, küçük birkaç lemeâtın
güneşe nisbeti gibi de olmaz. Demek, nihayetsiz bir muhabbete lâyık ve
nihayetsiz rüyete ve nihayetsiz bir iştiyaka elyak bir Zât-ı Zülcelâli
ve’l-Kemâlin saadet-i ebediyede rüyetine muvaffak olması ne kadar saadet-âver
ve medar-ı sürur ve hoş ve güzel bir meyve olduğunu, insan isen anlarsın…..Mi’raç
Risalesi
SÜNNET-İ SENİYE NOKTASINDA BU İSİM/SIFATTAN HİSSEMİZ;
Muhabbetullah, ittibâ-ı Sünnet-i
Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâmı istilzam eder. Çünkü Allah’ı sevmek, Onun
marziyâtını yapmaktır. Marziyâtı ise, en mükemmel bir surette zât-ı
Muhammediyede (a.s.m.) tezahür ediyor. Zât-ı Ahmediyeye (a.s.m.) harekât ve
ef’alde benzemek iki cihetledir.
Birisi: Cenâb-ı Hakkı sevmek
cihetinde emrine itaat ve marziyâtı dairesinde hareket etmek, o ittibâı iktiza
ediyor. Çünkü bu işte en mükemmel imam, zât-ı Muhammediyedir (a.s.m.)
İkincisi: Madem zât-ı Ahmediye
(a.s.m.) insanlara olan hadsiz ihsânât-ı İlâhiyenin en mühim bir vesilesidir; elbette
Cenâb-ı Hak hesabına hadsiz bir muhabbete lâyıktır.
İnsan, sevdiği zâta eğer benzemek
kabilse, fıtraten benzemek ister. İşte, Habibullahı sevenlerin, Sünnet-i
Seniyyesine ittibâ ile ona benzemeye çalışmaları kat’iyen iktiza eder. Lem'alar
/On Birinci Lem'a
“Benim sünnetimi kim canlı tutarsa,
beni seviyor demektir. Beni kim severse, cennette benimle beraber olur” Hz.
Muhammed A.S.M
“Ey Resûlüm, de ki: Ey insanlar!
Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı
bağışlasın. Allah Ğafûrdur, Rahîmdir.” (Al-i İmran suresi, 3/31)
“Kim Allah’a ve Resûlüne itaat
ederse, muhakkak büyük bir başarıya ulaşmıştır.” (Ahzâp Suresi 33/71)
.
.