18.11.17

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ NOTLARI / MÂLİKÜ'L-MÜLK

MÂLİKÜ'L-MÜLK

ANLAMI: Kâinatın ve içindeki tüm varlıkların tek malik ve hâkimi, mülkünde istediği gibi tasarruf eden irade ve kudret sahibi…

“De ki: Ey mülkün sahibi Allah’ım, dilediğine mülkü verirsin ve dilediğinden mülkü çekip alırsın, dilediğini aziz kılar, dilediğini zelil edersin; ‘hayır’ senin elindedir. Gerçekten sen, her şeye kâdirsin.” (Âl-i İmrân Sûresi, 3/26)

BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:

En özet ifadeyle;

….Sen, hem onun mülküsün, hem memluküsün, hem mülkünde çalışıyorsun..Mektubat

…. Elbette, en bahtiyar odur ki, dünya için âhireti unutmasın, âhiretini dünyaya feda etmesin, hayat-ı ebediyesini hayat-ı dünyeviye için bozmasın, mâlâyâni şeylerle ömrünü telef etmesin, kendini misafir telâkki edip misafirhane sahibinin emirlerine göre hareket etsin, selâmetle kabir kapısını açıp saadet-i ebediyeye girsin.. Mektubat

BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR;

En özet ifadeyle;

…………..Yani: MÜLK UMUMEN ONUNDUR. Sen, hem onun mülküsün, hem memluküsün, hem mülkünde çalışıyorsun. Şu kelime, şöyle şifalı bir müjde veriyor ve diyor:

Ey insan! Sen kendini, kendine mâlik sayma. Çünki sen kendini idare edemezsin, o yük ağırdır. Kendi başına muhafaza edemezsin, belalardan sakınıp, levazımatını yerine getiremezsin. Öyle ise beyhude ızdıraba düşüp azab çekme, mülk başkasınındır. O Mâlik, hem Kadîr'dir, hem Rahîm'dir; kudretine istinad et, rahmetini ittiham etme. Kederi bırak, keyfini çek. Zahmeti at, safayı bul.

Hem der ki: Manen sevdiğin ve alâkadar olduğun ve perişaniyetinden müteessir olduğun ve ıslah edemediğin şu kâinat, bir Kadîr-i Rahîm'in mülküdür. Mülkü sahibine teslim et, ona bırak.. cefasını değil, safasını çek. O hem Hakîm'dir, hem Rahîm'dir. Mülkünde istediği gibi tasarruf eder, çevirir. Dehşet aldığın zaman, İbrahim Hakkı gibi "Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler" de, pencerelerden seyret, içlerine girme……… Mektubat

………… Yani, ferşten Arşa, serâdan Süreyya’ya, zerrattan seyyârâta, ezelden ebede kadar herbir mevcut, semâvât ve arz, dünya ve âhiret, herşey Onun mülküdür… İlgili yerdeki ( 20’ni Mektup İkinci Makam 4’ncü Kelime) Arabi Fıkra meali:

“Mülk umumen Ona aittir. Zira şu büyük âlem, tıpkı bu küçük âlem gibidir; her ikisi de Onun kudretinin masnuu ve kaderinin mektubudur. Şu büyük âlemi ibdâ ederek onu bir mescid haline getirmiş, bu küçük âlemi icad ederek onu da bir sâcid kılmıştır. Şunu bir mülk şeklinde inşa etmiş, bunu da bir memlük olarak icad etmiştir. Şundaki san’atı bir kitap olarak tezahür etmiş, bundaki sıbğası ise hitap çiçekleri suretinde açmıştır. Şunda kudretiyle haşmetini gösterir; bunda ise rahmetiyle nimetlerini tanzim eder. Şundaki haşmeti Onun vâhidiyetine şehadet eder; bundaki nimetleri ise Onun ehadiyetini ilân eder. Şu büyük âlemin küll ve eczalarında Onun sikkesi okunduğu gibi, bu küçük âlemin cisim ve âzâlarında da Onun hâtemi vardır..”

BU ESMA-İ İLAHİYEDEN İYİ HUYLAR, ULVİ HİSLER, DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;

Risale-i nurdan naklettiğimiz ve yukarıda iki kez geçen ve burada anahtar olan cümle şudur:

“……Sen, hem onun mülküsün, hem memluküsün, hem mülkünde çalışıyorsun..”

 Bu mana insanın aleminde hakim olsa,kendini ve elinde olanları,yaşadığı çevrede olup bitenleri ve dahi dünyayı muvakkat olduğunu hakikatiyle kabul etse,yine yukarıda alıntıladığımız cümleye uygun olarak “……….dünya için âhireti unutmasın, âhiretini dünyaya feda etmesin, hayat-ı ebediyesini hayat-ı dünyeviye için bozmasın, mâlâyâni şeylerle ömrünü telef etmesin, kendini misafir telâkki edip misafirhane sahibinin emirlerine göre hareket etsin, selâmetle kabir kapısını açıp saadet-i ebediyeye girsin.......... Şeklinde bilerek huzur ve huşu ve tevekkül ile yaşayabilse ,şuurlu bir kul olarak Allah'ın C.C mülkünde,rızasına uygun memlukiyet vazifesini ifa etmiş olur.

Ve bununla birlikte nefsine olan hakimiyeti ile alem-i asgarında, kendine vedia olarak verilen mülkü ,Rabbisinin istediği şekliyle idareye malik bulunduğunun tezahürü ise bu isimden istifade etmiş bir iradeyi gösterir.


.