19.11.17

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ NOTLARI / ES-SEMÎ /EL-BASÎR / HABİR

ES-SEMΠ /EL-BASÎR ..Bu iki esma-i İlahiye rabbimizin işitme ve görmesi ile ilgili sıfatları ifade ettiğinden  birlikte ele alınacak inşallah.. Ve tüm kainatın tüm varlıkları ile şehadet ettiği bu sıfatlara ait tecellilerin hadsizliği nedeni ile meselemize taalluk eden noktalara işaret kabilinden atıflarla değinilecek inşallah.

ANLAMI:

ES-SEMÎ: Kâinattaki her sesi eksiklik ve noksanlıktan münezzeh olarak ;saklansın yahut açıkça söylensin, gizli aşikâr her şeyi işiten..

EL-BASÎR: Her şeyin her şeyini vasıtasız gören, bilen, hiçbir şey kendisinden saklanamayan, aydınlık karanlık, uzak yakın, büyük küçük her şeyi gören, her şey müşahedesinde olan anlamına gelmektedir.

“...Allah’ın âyetleri hakkında münakaşa edenlerin sinelerinde, ancak, yetişemeyecekleri bir kibir vardır. Sen Allah’a sığın. Şüphesiz O, Semi’dir, Basîr’dir.” (Mü’min, 40/56)

BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:

Bu iki ismin üzerimizdeki tecellisi hem bizim görme ve işitme fiiline sahip olmamızı meydana getirdiği gibi, hem de Rabbimizin bu sıfatlarını gösterme manasında, Allah’ın her şeyi işiten ve gören sıfatlarını isbat eden onun mahlûkatı olan delilleriz.

"Ve bilhassa zîhayattan insanın mahlûkiyeti arkasında gayet âşikâr bir tarzda o mânevî teşahhus, o kudsî taayyün, sırr-ı tevhidle, imanla müşahede olunur. Çünkü o teşahhus-u ehadiyetin esasları olan ilim ve kudret ve hayat ve sem' ve basar gibi mânâların hem numuneleri insanda var; o numunelerle onlara işaret eder. Çünkü, meselâ, gözü veren Zat, hem gözü görür, hem ince bir mânâ olan gözün gördüğünü görür, sonra verir. Evet, senin gözüne bir gözlük yapan gözlükçü usta, göze gözlüğün yakıştığını görür, sonra yapar. Hem kulağı veren Zat, elbette o kulağın işittiklerini işitir, sonra yapar, verir. Sair sıfatlar buna kıyas edilsin." Şualar

“O cüz’î zîhayatlarda pek zâhir bir surette anlaşılır ki, onun Sânii onu görür, bilir, dinler, istediği gibi yapar. Âdetâ, o zîhayatın masnûiyeti arkasında muktedir, muhtar, işitici, bilici, görücü bir zâtın mânevî bir teşahhusu, bir taayyünü îmâna görünür…Şualar

BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR;

Sem’: Allah CC’nün  her şeyi işitmesidir. Allah CC her şeyi işitir. Onun işitmesi için herhangi bir sebebe ihtiyaç yoktur. Ve O’nun işitmesi yarattıklarının işitmesi gibi değildir Kendine mahsus bir hasiyet ile her şeyi işiticidir.

Allah CC’nün her şeyi görmesidir. Allah CC her şeyi görür. O’nun görmesi için bir sebebe ihtiyaç yoktur. O’nun bütün esması nurdur. O ‘nun görmesi göz ile değildir.

“Allah, göklerin ve yerin nurudur.” (Nur, 24/35)

“ ………Madem ki kesretin böyle uzak, ince, geniş ahval ve etvarında da tesadüfün müdahalesine imkân yoktur. Ve tesadüfün elinden mahfuzdur. Ve ancak bir Hakîmin kasdı ve bir Muhtarın ihtiyarı ve Semî, Basîr bir Mürîdin iradesinin dâire-i tasarrufundadır…”Mesnevi-i Nuriye

“…Bütününü birden görür, bütün sesleri birden işitir. Yakın uzak birdir. İsterse bütününü birinin imdadına gönderir. Her şey ile her şeyi görebilir, seslerini işitebilir ve her şey ile her şeyi bilir ve hâkeza…” Sözler

BU ESMA-İ İLAHİYEDEN İYİ HUYLAR, ULVİ HİSLER, DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;

“ İnsana verilen numuneler nevinden cüz’î ilim, kudret, basar, sem’, mâlikiyet, hâkimiyet gibi cüz’iyat ile kâinat Mâlikinin ilmine ve kudretine, basarına, sem’ine, hâkimiyet-i rububiyetine âyinedarlık eder. Onları anlar, bildirir. Mesela ben, nasıl bu evi yaptım ve yapmasını biliyorum ve görüyorum ve onun mâlikiyim ve idare ediyorum. Öyle de şu koca kâinat sarayının bir ustası var. O usta onu bilir, görür, yapar, idare eder ve hâkeza…”Sözler

…Demek, nasıl esmada bir ism-i a’zam var, öyle de o esmanın nukuşunda dahi bir nakş-ı a’zam var ki o da insandır.Ey kendini insan bilen insan! Kendini oku… Yoksa hayvan ve camid hükmünde insan olmak ihtimali var. Sözler

Ey göz, güzel bak...

Meselâ göz bir hassedir ki, ruh bu âlemi o pencere ile seyreder.

Eğer Cenâb-ı Hakka satmayıp belki nefis hesabına çalıştırsan, geçici, devamsız bazı güzellikleri,manzaraları seyirle şehvet ve heves-i nefsaniyeye bir kavvad derekesinde bir hizmetkâr olur. Eğer gözü, gözün Sâni-i Basîrine satsan ve Onun hesabına ve izni dairesinde çalıştırsan, o zaman şu göz, şu kitab-ı kebir-i kâinatın bir mütalâacısı ve şuâlemdeki mucizât-ı san’at-ı Rabbaniyenin bir seyircisi ve şu küre-i arz bahçesindeki rahmet çiçeklerinin mübarek bir arısı derecesine çıkar.

Ve daha bunlar gibi başka aletleri ve âzâları kıyas etsen anlarsın ki, hakikaten mü’min Cennete lâyık ve kâfir Cehenneme muvafık bir mahiyet kesb eder. Ve onların herbiri öyle bir kıymet almalarının sebebi, mü’min imanıyla Hâlıkının emanetini Onun namına ve izni dairesinde istimal etmesidir. Ve kâfir hıyanet edip nefs-i emmâre hesabına çalıştırmasıdır….

6.Söz'den

Ve insan böyle ahlaklanırsa;

...........İsterse bedenin her cüz’ü ile bilebilir, hissedebilir, idare edebilir. Hattâ, çok nuraniyet kesb etmişse, herbir cüz’ü ile görebilir ve işitebilir…Otuzüçüncü söz


EL-HABÎR

ANLAMI: Gizli ve aşikâr, kalbi, ruhi, akli, dünyevi ve uhrevi her şeyin, tüm işlerin, olanların, olacak olanların her şeyini bilen ve mülkünde olup biten her şeyden haberdar olan.. Zahiri ve batınî hiçbir şey kendinden saklanamayan anlamına gelmektedir.

“Ey iman edenler, Allah’tan korkun. Herkes yarın için neyi takdim ettiğine baksın. Allah’tan korkun. Hiç şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”(Haşr Sûresi, 59/18)

 "Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gaybını (görülmeyen esrarını) bilir. Allah yaptıklarınızı görendir." (Hucurât sûresi 49/18)

BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:

Bu isimle bağımızın iman ile tezahür eden hakikati penceresinden, kulluk şuurumuza taalluk eden irtibat hasiyeti ile idrak edeceğimiz şey şudur ki; her şeyimize muttali olan ve tüm ihtiyaçlarımızdan haberdar bir Rabbimiz var. Dolayısıyla gizli ve açık durumlarımızı onun nazarı altında olduğumuz bilinci ile rızası dairesinde tutmaya gayret ederiz. Ve var olduğumuz değerlerimizi koruma yönünde hassasiyet gösteririz. Bununla birlikte acz ve zaafımızın onun bilgisi dâhilinde oluğuna yakinimizle emniyet içinde kalırız.

Ayrıca planladığımız bir işimiz veya beklentilerimiz noktasında muhteviyat öngörümüz ve tecrübemizden aldığımız deneyimsel destek oluşturan özellik, Habîr isminin mazi ve istikbali nazarımızdaki tecellisindendir…

BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR;

Hiç yaratan bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır. ( Mülk/14)

Yavrucuğum! Yaptığın bir hardal tanesi ağırlığında olsa, bir kaya içinde veya göklerde yahut yerin dibinde gizlense, Allah onu getirir! Şüphesiz Allah Latif’tir ve Habir’dir. (Lokman 16)

Ey sırları ve gizlenenleri en iyi bilen! Ey gizli her yalvarış ve yakarışı işiten! Ey her şeyi görüp, kendisi görülmeyen! Ey ilmi her şeye ulaşan! Ey nazarı her şeye nüfuz eden! Ey sükût edenlerin vicdanlarındaki saklı her gizliyi bilen! Ey isyan ve günahlardan pişman olup nedamet edenlerin halini gören! Ey kalpleri istediği gibi çevirip kişiye kalbinden daha yakın olan!..Cevşen-ül Kebir

Allah’tan başka ilâh yok; Odur varlıkları, nazik ve lâtif güzelliklerle yaratıp onlara ihsanda bulunan ve ilmi bütün varlıkların inceliklerine nüfuz eden Lâtîf ve bütün varlıkların küçük büyük, gizli açık her hâlinden her an haberdâr olan Habîr…29’ncu Lem’a 4’ncü Bab Tercümesinden

BU ESMA-İ İLAHİYEDEN İYİ HUYLAR, ULVİ HİSLER, DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;

Öncelikle insan kendi ile ilgili eksiklerini bu esma ile bilir. Noksanlarını görür. Hayatını bu esmanın ihbar ettiği hakikat ve bildirdiği akıbetlerdeki sonuçlara göre tanzim eder. Allah’ın nazarı altında olduğu bilinci ile dikkatli olur. Onun razı olacağı işleri memnuniyetle yapar. Manevi dünyasını da tazarru ve niyazla arındırır.

Bununla birlikte; kötülükten men etmek, hayrı tavsiye etmek, duyduğu gördüğü ve haberdar olduğu yanlışlıklara karşı bir duruş göstermek, eliyle, lisanıyla, kalbiyle, duasıyla düzelmesine gayret etmek, Habîr isminin kulun iman ve İslamiyet’inde tecellisindendir. Ve bu ismin İnsan cüz-i iradesi penceresinden himmet şefkat, hikmet ve gayret olarak tezahürüdür.

……………..

Ey her şeyi her haliyle bilen Alîm ve her şeyi kuşatan Muhît ve her şeyi hakkıyla gören Basîr; ey her şey her an Kendisinin nazar-ı şuhudunda olan Şehîd ve her şeyi görüp gözeten Rakîb ve ilmi her şeyin bütün inceliklerine nüfuz eden Lâtif ve herşeyden hakkıyla haberdar olan Habîr! Beni hiçbir şeyden hesaba çekmeyecek şekilde, günah ve hatâ olarak her neyim varsa hepsini bağışla. Hiç şüphesiz, Senin her şeye kudretin yeter… Mesnevi-i Nuriye / Şemme /Dua Meali



İlâhî! Şerden mutlak kurtuluş Senin kudretinle, hayırların aslına erişmek ancak Senin kuvvetinledir, ey bütün hayır elinde bulunan Zât, ey gücü herşeye yeten Kadîr, ey kullarını her haliyle gören Basîr, ey mahlûkatının bütün ihtiyaçlarından haberdar olan Habîr! 29’ncu Lem’a 6’ncı Bab Tercümesinden


.
.