19.11.17

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ NOTLARI / EL-VEHHÂB

EL-VEHHÂB

ANLAMI: İkramı bağışı çok olan,hibe eden, sonsuz nimetler sahibi, insan,hayvan,mümin kafir ayrımı yapmadan, bütün mahlûkuna nimetlerini seren, ihsânda bulunan, hadsiz nimetlerine karşı, onun adıyla tasarruf edilmesini, nimetler sahibinin düşünülmesini ve  sadece şükür edilmesini isteyendir. Ki; bu mukabele-i imaniye ve vazifeyi fıtriyeyi insaniye de ancak onun merhametinin ve muhabbetinin tezahürü noktasında kulun kendi içindir. Çünkü bu muamelenin karşılığı ebedi saadettir. Allah her türlü övgüye layık olup asla muhtaç değildir.

“Yoksa, Azîz, Vehhab olan Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır?” (Sâd, 38/9)

BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:

Kulun bu isimle em temel bağlantısı bu ismin tecellisine hiçbir bedel ödemeden mazhar olmasıdır. Kendisine ihsan edilen tüm nimetler, onu bilen, ihtiyaçlarını gören ve tedarik etmeye takat yettiremeyeceği nimetleri kendisine karşılık veren birisinin olmasıdır. Bununla birlikte yaşadığı dünyayı da çok çeşitli ve mutlak faydalı nimetleri ile doldurup yaşanır kılan ve hayatı her şey ile bir birine bağlayıp o mükemmel döngüyü temin etmesidir. İnsanın bu isme sonsuz derece ihtiyacı vardır ve bu isimle bu nisbette bağlıdır.

"İhtiyaç dairesi, nazar dairesi kadar büyüktür, geniştir. Hattâ hayal nereye gitse, ihtiyaç dairesi dahi oraya gider. Orada da hâcet vardır. Belki her ne ki elde yok, ihtiyaçta vardır. Elde olmayan, ihtiyaçta vardır. Elde bulunmayan ise hadsiz." Bediüzzaman

Ayrıca insanın gidermesi gereken ihtiyaçlarının suhuletle ve aracısız giderilmesi bu ismin tecellisindendir.

BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR;

EL-VEHHÂB ismi sadece Allah’a C.C mahsustur! Çünkü onun vermesi zatındandır bağışı çok olandır. Bütün kâinat tüm muhteviyatı ve işleyişi ile buna şahittir.

“Şu meşhud saltanat-ı insaniyet ve terakkiyat-ı beşeriye ve kemâlât-ı medeniyet; celb ile değil, galebe ile değil, cidal ile değil, belki ona onun zaafı için teshir edilmiş, onun aczi için ona muavenet edilmiş, onun fakrı için ona ihsan edilmiş, onun cehli için ona ilham edilmiş, onun ihtiyacı için ona ikram edilmiş.” (Sözler)

“(Hem onlar derler ki:) “Ey Rabbimiz! Bize ihsan ettiğin hidayetten sonra kalplerimizi haktan saptırma, bize kendi katından rahmet ihsan eyle! Şüphesiz Vehhâb (çok ihsân edici olan) Sensin Sen!” Âl-i İmrân sûresi / 8

“Eğer, gayet mebzuliyetle elimize geçen şu san’atlı meyveler Vâhid-i Ehad’in malı olmazsa, bütün dünyayı verseydik bir tek narı yiyemezdik.” Bediüzzaman

Evet, O; hiçbir ihtiyacı olmayan, bir sebebe bağlı bulunmayan, hiç bir şey kendisini hiç bir şeye zorlayamayan ve var etmek için hiçbir koşula gereksinim duymayan ve var ettiği her şeyi Uluhiyet ve Rububiyetinin iktizasıyla kendinden başka hiçbir şeye muhtaç etmeyen VEHHÂB’tır. Ve tüm mahlukat hakkında hüküm ve söz sahibi O’dur.

BU ESMA-İ İLAHİYEDEN İYİ HUYLAR, ULVİ HİSLER, DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;

Öncelikle Mün’imi hatıra getirmek. İnamını tahdis-i nimet olarak ikrar etmek. Kendine, ebnayı cinsine ve tüm mahlukata verilen nimetleri tefekkür etmek. Onun ihsanının şahidi olmak ve zikir fikir şükür ile mukabelede bulunmak hasiyetine sahip olmaktır. Sonsuz minnet duygusunu kazanmaktır.

İkinci olarak; Ebnayı cinsine ve mahlûkata mukabelesiz ikram etmek ve cömertlikle, ihtiyaç sahiplerinin nefislerini nefsine tercih etmektir.



Bu tezahürlerin göründüğü insanlar Vehhâb ismine ahlâk kazanımı olarak mazhar olan insanlardır. Ve bu İnsanlar; Allah’ın ihsanını muhtaç olanlara ulaştırmakta istihdam olmakta ve çalıştırılmaktadırlar. Ve bu vesileliğe layık olan ihlas ve nimet sahiplerdir.


.