19.11.17

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ NOTLARI / EL-KADÎR / EL-MUKTEDİR

EL-KADÎR / EL-MUKTEDİR

ANLAMI:

KADÎR: Kudret ve takdir sahibi. Her şeye gücü yeten. Tüm yarattıkları hakkında irade ettiği hüküm veren. Dilediğini yapan, dilemediğini yapmayan..

MUKTEDİR: Mutlak iktidar sahibi. Gücü herşeyi kapsayan ve bunu izhar edip gösterendir.

"Gökleri ve yeri yaratan, onlar gibisini yaratmaya kâdir değil midir? Elbette kâdirdir. Çünkü o her şeyi yaratandır, her şeyi bilendir." Yâ-Sîn sûresi / 81

"(Ey Muhammed!) Sen onlara dünya hayatının misalini ver. Dünya hayatı, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, bu su sayesinde yeryüzünün bitkileri (her renk ve çiçekten) birbirine karışmış, nihayet bir çöp kırıntısı olmuştur. Rüzgârlar onu savurur gider. Allah her şeye muktedirdir." Kehf sûresi / 45

BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:

Böyle hakim bir kudret ve iktidarın mahluku olmak..o’nun havl ve kudretinden medet almak,tüm hayatımızın dünya ve ahiret işlerinde o’ndan istimdat etmek elbette büyük bir nimettir ve huzurdur.

Bununla birlikte, kulluk noktasında salih amel ve istikamet dairesinde irade ve istikrar göstermek ve bu manada istihdama mazhar olmak bu ismin tecellilerindendir.

BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR;

Allah C.C mutlak kudret sahibidir. Ve her şey muktedirdir. Evveli, ahiri, zahiri ve batıni kâinattaki olan tüm sevk ve idare bu şamil kudreti ve azim iktidarı gösterir.

"Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin mülkiyeti sadece Allah'a aittir. O, dilediğini yaratır. Allah, her şeye kâdirdir..." Mâide sûresi / 17

O aczden münezzehtir, sonsuz ve mutlak kudret sahibidir. Hiç kayda bağlı olmadığı gibi, kendisini tesir altında bırakacak hiçbir güç yoktur.

………… Ve hüve alâ külli şey'in kadîr. Yani, O Vâhiddir, Ehaddir. Herşeye kàdirdir. Hiçbir şey Ona ağır gelmez. Bir baharı halk etmek, bir çiçek kadar Ona kolaydır. Cenneti halk etmek, bir bahar kadar Ona rahattır. Her günde, her senede, her asırda yeniden yeniye icad ettiği hadsiz masnuatı, nihayetsiz kudretine nihayetsiz lisanlarla şehadet ederler.

İşte şu kelime dahi şöyle müjde eder; der ki:

Ey insan! Yaptığın hizmet, ettiğin ubûdiyet boşu boşuna gitmez. Bir dâr-ı mükâfat, bir mahall-i saadet senin için ihzar edilmiştir. Senin şu fâni dünyana bedel, bâki bir Cennet seni bekler. İbadet ettiğin ve tanıdığın Hâlık-ı Zülcelâlin vaadine iman ve itimad et. Ona, vaadinde hulf etmek muhaldir. Kudretinde hiçbir cihetle noksaniyet yoktur. İşlerine acz müdahale edemez. Senin küçük bahçeni halk ettiği gibi, Cenneti dahi senin için halk edebilir ve halk etmiş ve sana vaad etmiş. Ve vaad ettiği için, elbette seni onun içine alacak.

Madem bilmüşahede görüyoruz: Her senede, yeryüzünde hayvânat ve nebâtâtın üç yüz binden ziyade envâlarını ve milletlerini kemâl-i intizam ve mizanla, kemâl-i sür’at ve suhuletle haşredip neşreder. Elbette böyle bir Kadîr-i Zülcelâl, vaadini yerine getirmeye muktedirdir….Mektubat

BU ESMA-İ İLAHİYEDEN İYİ HUYLAR, ULVİ HİSLER, DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;

….Evet, şu perişan dünyada, âvâre nev-i beşer içinde, semeresiz bir hayatta, sahipsiz, hâmisiz bir surette, âciz, miskin bir insan, bütün dünyanın sultanı da olsa kaç para eder?

İşte bu âvâre nev-i beşer içinde, bu perişan, fâni dünyada, insan sahibini tanımazsa, mâlikini bulmazsa, ne kadar biçare sergerdan olduğunu herkes anlar. Eğer sahibini bulsa, mâlikini tanısa, o vakit rahmetine iltica eder, kudretine istinad eder. O vahşetgâh dünya, bir tenezzühgâha döner ve bir ticaretgâh olur….Mektubat

…………. O Mâlik hem Kadîrdir, hem Rahîmdir. Kudretine istinad et; rahmetini ittiham etme. Kederi bırak, keyfini çek. Zahmeti at, safâyı bul.

Hem der ki: Mânen sevdiğin ve alâkadar olduğun ve perişaniyetinden müteessir olduğun ve ıslah edemediğin şu kâinat, bir Kadîr-i Rahîmin mülküdür. Mülkü sahibine teslim et. Ona bırak; cefâsını değil, safâsını çek. O hem Hakîmdir, hem Rahîmdir. Mülkünde istediği gibi tasarruf eder, çevirir……..Mektubat

…………. fail muktedirdir…Sözler

Bununla birlikte; Allah’ın kudretinin üzerimizde mütecelli olduğunu, irade ve meşieti gereği halden hale, tavırdan tavıra bu muktazi ile döndüğümüzü rıza ile bilmeliyiz. Ve O’dan başkasından korkmak, beklenti içinde olmak, istek ve dayanak noktaları aramaktan uzak durmalıyız.

Muvaffak olduğumuz her şeyde O’nun dest-i inayeti, kudretinin inayetini görmeliyiz. Enaniyetimize itimat etmek gafletinde bulunmayacak dikkate sahip olmalıyız. Vedia olan güç ve iktidarımızı tekebbür sebebi yapmaktan şiddetle kaçınmalı, iyilik ve hayırda istimal etmek irade ve niyetini göstermeliyiz.

Ve Rabbimizin kudret eserlerini temaşa ederek,iman ve ilmimizin izdiyadına çalışmalıyız…

Bak kitab-ı kâinatın safha-i renginine,

Hâme-i zerrîn-i kudret, gör, ne tasvir eylemiş….Sözler





.