18.11.17

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ NOTLARI / EL-HÂDÎ

EL-HÂDΠ( çok geniş olan bu konuya çok kısa atıflarla değineceğiz)

ANLAMI: Kullarına ulûhiyet, rububiyet, kudret, ilim, hikmet, hâkimiyet gibi sıfatların bütününde, varlığının delilleri ve marifetinin şuaları ile bilinmek marziyatına, bilmek yolunu açıp gösteren, akıl ve kalplerinde doğru ve yanlışı ayırtıp, hayra hidayete sevk edendir…        

“Şüphesiz, Allah, iman edenleri dosdoğru bir yola yöneltir.” (Hac Sûresi/54)

"Rabbinin yüce adını tesbih et. Yaratıp düzene koyan O'dur. Takdir edip hidayeti gösteren O'dur." (Â'lâ sûresi 1-3)

BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:

………..Hidayette saadet-i dareyn vardır. Hidayetin neticesi, nefs-i hidayettir. Hidayetin semeresi, ayn-ı hidayettir. Zira, hidayet haddizatında büyük bir nimettir ve vicdanî bir lezzettir ve ruhun cennetidir. Nasıl ki dalâlet ruhun cehennemidir; öyle de, “Ve bi’l-âhireti” (Ve âhirete iman) âhiretin felah ve saadetini intaç eder…İşaratü’l-İ’câz

Eğer hidâyet-i İlâhiye yetişse, İmân kalbine girse, nefsin firavuniyeti kırılsa, kitâbullahı dinlese, o vâkıada ikinci halime benzeyecek. O vakit, birden, kâinat bir gündüz rengini alır, nur-u İlâhî ile dolar; âlem, “Allah göklerin ve yerin nurudur.” (Nur Sûresi: 35.) âyetini okur. Sözler

"Hem meselâ, dalâletin gayet müthiş mânevî elemini hisseden bir adama iman ile hidayet ihsan etmek, eğer tevhid nazarıyla bakılsa, birden, o cüz’î ve fâni ve âciz adam, bütün kâinatın Hâlıkı ve Sultanı olan Mâbudunun muhatap bir abdi olmak ve o iman vasıtasıyla bir saadet-i ebediyeyi ve şahane ve çok geniş ve şâşaalı bir mülk-ü bâki ve bâki bir dünyayı ihsan etmek; ve onun gibi bütün mü’minleri dahi derecelerine göre o lûtfa mazhar etmek olan bu ihsan-ı ekber yüzünde ve simasında bir Zât-ı Kerîm ve Muhsinin öyle bir hüsn-ü ezelîsi ve öyle bir cemâl-i lâyezâlîsi görünür ki, böyle bir lem’asıyla bütün ehl-i imanı kendine dost ve has kısmını da âşık yapıyor."…Şualar

Evet,İnsanı hidayet ile dünyevi ve uhrevi nimetlere mazhar eden bu ismin tecellisidir….

BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR;

“En büyük hidayet, hicabın kaldırılmasıyla hakkı hak, bâtılı bâtıl göstermektir.” (İşârât-ül İ’caz)

“Allah zalimler topluluğunu hidayete eriştirmez.” (Bakara, 2/258)

“Allah kâfirler topluluğunu hidayete eriştirmez.” (Bakara, 2/264)

“Allah fâsıklar topluluğunu hidayete eriştirmez.” (Tevbe, 9/24)

“Doğrusu sen sevdiğine hidayet veremezsin. Fakat Allah kimi dilerse ona hidayet verir. Ve hidayete erecekleri en iyi O bilir.” (Kasas, 28/56)

Evet, Allah C.C şuur sahibi mahlûkatına kendisini bilecek ve bulacak istidadı ve cihazatı vermiştir. Kendisine giden yolu hadsiz deliller ile nurlandırmış ve talep edilmesi gereğini makul kılmıştır. En büyük nimeti olarak hidayeti tesis etmiştir. Çünkü gerçek kazanım, bilmek ve sevmek bu ismin tecellisi iledir.

…… Hidayet haddizatında büyük bir nimettir ve vicdanî bir lezzettir ve ruhun cennetidir…. İşaratü’l-İ’câz

“ Musa,Rabbimiz, her şeye bir fıtrat verip, (o yaratılışın gereğini yerine getirmeyi) o şeye hidayet edendir (öğretendir)..dedi (Tâ-Hâ Suresi, 20:50)

BU ESMA-İ İLAHİYEDEN İYİ HUYLAR, ULVİ HİSLER, DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;

Öncelikle hidayete mazhar olma nimetine şükür içinde olmak önemlidir. Hidayet nurunu örten gafleti hallerden uzak durmak bu vicdani lezzeti kaybetmemek gereklidir.

"... Fakat, bu fırtınalı zamanın hissi iptal eden ve beşerin nazarını âfâka dağıtan ve boğan cereyanlar, iptal-i his nev’inden bir sersemlik vermiş ki, ehl-i dalâlet mânevî azabını muvakkaten tam hissedemiyor; ehl-i hidâyete dahi gaflet basıyor, hakikî lezzetini tam takdir edemiyor… | Hutbe-i Şamiye

“Onlar dünya hayatını seve seve âhirete tercih ederler.” İbrahim Sûresi, 14:3..âyetinin sırr-ı işarîsiyle, âhireti bildikleri ve iman ettikleri halde dünyayı âhirete severek tercih etmek ve kırılacak şişeyi bâki bir elmasa bilerek rıza ve sevinçle tercih etmek ve âkıbeti görmeyen kör hissiyatın hükmüyle, hazır bir dirhem zehirli lezzeti, ileride bir batman sâfi lezzete tercih etmek, bu zamanın dehşetli bir marazı, bir musibetidir. O musibet sırrıyla, hakikî mü’minler dahi bazan ehl-i dalâlete taraftar olmak gibi dehşetli hatâda bulunuyorlar. Cenâb-ı Hak, ehl-i imanı ve Risale-i Nur şakirtlerini bu musibetlerin şerrinden muhafaza eylesin. Âmin.

Kastamonu Lâhikası/Said Nursî R.A

Ve başkalarının hidayeti için çalışmak çok mühim bir vazifedir…

"Bu zamanda en büyük bir ihsan, bir vazife, imanını kurtarmaktır, başkaların imanına kuvvet verecek bir surette çalışmaktır."…Emirdağ Lahikası

"(Ey Resûlüm!) Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır! Ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz Rabbin kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayete kavuşanları da en iyi bilendir." Nahl sûresi /125



……………….Evet, İman nimetinden dolayı Allah’a hamd olsun…Şualar


.