19.11.17

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ NOTLARI / EL-CEBBAR

EL-CEBBAR

ANLAMI : Koyduğu kanunlar, irade ve takdir ettiği plan ile dilediğini zorla yaptırmaya muktedir olan, rahmet ve şefkati ile her zorluğun yanında bir kolaylık halkeden, her derde bir deva ihsan eden. Yarattıklarının ihtiyaçlarını gideren, hayat ve hayat için gerekli olan levazımatı sağlayan, eksiklikleri tamamlayan, işlerini düzelten, bütün kâinat içinde olanlara bir birine yardım elini uzattıran ve buna mutlak muktedir olan anlamına gelmektedir. “Allah bir şeyi dilediğinde O’nun buyruğu, sadece 'Ol!..' demektir, hemen oluverir...”(Yasin, 36/82)


BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:

"İnsan öyle bir nüsha-i camiadır ki, Cenâb-ı Hak bütün esmasını insanın nefsi ile insana ihsas (hissettirmek) ediyor. “Sözler

Allah’ın CC isim ve sıfatlarını anlamak ve ilgili bağlantıyı idrak etmek için en yakın ayna insanın kendisidir. Cebbar ismi özelinde bu isimle nefsimiz arasındaki en direk bağlantı; Cebbar isminin tecellisi ile, maddi ve manevi yapımıza bağlı organ ve duygularımızın kendi başına hareket etmemesi ve bir kontrol ve iradeye bağlı olarak yerli yerinde işlemesidir. Kendilerine tevzi edilen program ne ise onun üzerine işleyişleridir. Görünen bazı arizi durumlar bile o duruma takdir edilmiş plan doğrultusunda çalışmaktadır. Yani genel düzen durumundan çıkmış bir şey, genel olmayan düzen için irade edilmiş program içerisinde ne varsa onu yaşamaktadır. Her iki kanunun koyucusu ve lazımlarını yaratıcı ve bu çarkı irade ettiği gibi çalıştıran Aziz ve Cebbar olan Allah’tır CC.

Kısaca maddi ve manevi hayatımızın tüm ihtiyaçları fıtrat olarak tanzim ve tayin edilmiştir. İsmi Cebbar ile kanunlara bağlanmış bu çerçeve irade-yi cüz ’iyenin tercihi önünde kendini izhar etmiştir.

İnsanlardan Cebbar ismi ile anılanlar ise genel itibariyle, zorlayıcı ve zorla yaptırıcı şekliyle tahakküm ve baskı sıfatlarının olumsuz tarifi için kullanılmıştır.

Ancak bu ismin tecellisine kulluğa bağlı mazhariyet noktasında en mükemmel olan kendisine uymaya herkesin iman ve itaat mucibince mecbur olduğu, hakikat ve makuliyet ile aklıselimi tebaiyete icbar eden, kabul edip takdir edenlere mutlak fazilet ve fayda temin eden ve bunun için hiçbir kuldan hiçbir karşılık beklemeyen ve buna da muhtaç olmayan, tüm ümmetince sevilen, görenlerce kendisine iştiyak hissedilen, görmeyenlerin kalbinde ebedi bir hasretle muhabbet ateşi tüten Peygamberimiz A.S.M‘dır. Bu husus bazı veli zatlarda veraset-i nübüvvet hasiyetiyle taalluk etmiştir.

BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR :

Aziz ve Cebbar olan Allah CC Kullarının noksan yaptıkları ibadetlerini ıslah edip tamamlar ve lütfu ile  tam olarak kabul eder, "Müminin niyeti amelinden üstündür." (Hz. Muhammed A.S.M)

"Allah, benim için, ümmetimin hata ile unutarak veya baskı ve tehdit altında işlemiş olduğu günahları bağışlamıştır." (Hz. Muhammed A.S.M)

Kullar ile takdir edilmiş bir meselede Allah’ın iradesinin tahakkuku, kulun cüz’i iradesini kendine muhatap alır. Ve irade-yi külliyesi ile iradeyi cüz ’iyenin üzerine taalluk eder. Böylelikle meşieti ilahiye gerçekleşir. Bazende takdir konuşur irade susar ve imtihan çıkan sonuca göre devam eder. Mülk sahibi mülkünde istediği gibi tasarruf eder…. insan, Hâlık-ı Külli Şey'in rububiyetine muhabbetle rızâ-dâde olmalıdır… Bediüzzaman …“Kaderin her şeyi güzeldir. ”Bediüzzaman…

Allah (c.c) FA'ALÜN LİMA-YÜRİD’dir.. "Kayyumiyet sırrıyla ve faaliyet-i daimîsiyle her an istediğini istediği gibi yapandır. İradesi hiçbir iradeye bağlı değildir. Hiç bir kimse onun iradesine karşı koyamaz koyduğu hükümler ve emirlerle tüm mahlûkatına hâkimdir. …………Oysa göklerde ve yerde ne varsa, ister istemez kendileri de gölgeleri de sabah akşam Allah'a secde eder. R’AD / 15

O kullarına da irade lütfetmiş ve her irade sahibine, istidadı ve  sorumluluğu nisbetinde, idare edeceği, prensipler ve kurallar koyacağı şeyler vermiştir. O dilediği şeyleri kullarına birçok vasıta ile bildirmiş ve insanın aklına kapı açıp iradesini elden almamıştır. Büyük plandan koyduğu meyiller ve oluşan istekler ile umumi çarkı çevirip hususi neticelerden mazharları müstefid eder.Onun iradesinin mutlak güzelliğini idrak ve iz’an edenler Derviş Yunus gibi;

Hoştur bana senden gelen

Ya hilat yahut kefen

Ya taze gül yahut diken

Kahrın da hoş lutfun da hoş.


Gelse celalinden cefa

Yahut cemalinden vefa

Ikisi de cana safa

Kahrın da hoş lutfun da hoş… demişlerdir… İman ve muhabbetin tezahürünü göstermişlerdir.
     

BU ESMA-İ İLAHİYE'DEN; İYİ HUYLAR,ULVİ HİSLER,DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;

Her istek ve noksanlığın giderilmesi için mutlak onun izni ve dilemesinin esas olduğunu bilmek,onun rızasını tahsil etmek, onun huzurunda başkalarına bakmamak el açmamak önemlidir…………. Çünkü..” her şey Onun irade ve meşîetiyle olur. İstediği olur, istemediği olmaz. Her ne isterse yapar. İstemezse hiçbir şey olmaz… Şualar

Bununla birlikte insanlar mabeyninde doğru ve güzel sözlerinin dinleneceği saygınlık kazanmak bu ismin hakikatinden ahlaklanmak için önemlidir. Yukarıda söz edildiği gibi bu saygınlık için en güzel rehber olan Peygamber Efendimizi A.S.M örnek almak ve sünnetine uymak ve tatbik etmek gereklidir. Kazanılan bu saygınlıkla insanların noksanlıkları gidermeye ve onları insani hakikatlerine yükseltmeye çalışmak ism-i cebbarın, kulun his, irade, hamiyet gibi kuvvelerindeki tecellilerindendir.

Ayrıca insanlardan bir şey istemeyerek, almayarak şahsiyetini ve uhrevi meslekteki hasiyetini korumak lazımdır. Üstadın hediye kabul etmemesindeki mühim sırlardan birisi budur. Nas’dan İstiğna düsturu hizmet-i diniye için çok ciddi bir esastır. Konuyla ilgili Risale-i Nurda birçok konu vardır.

Son olarak insanlar üzerinde zorlayıcı, baskı kurucu tüm olumsuz durumlardan uzak durulmalıdır. Her halde, Allah’ın CC cebbar sıfatına karşı ihtiyacını ve aczini itiraf ile mükemmel bir teslimiyete sahip olmaktır.


.