18.11.17

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ NOTLARI / EL-BÂKÎ

EL-BÂKΠ( çok geniş olan bu konuya çok kısa atıflarla denizden bir katre mesabesinde değineceğiz)

ANLAMI: Fena ve yok olmaktan, değişip başkalaşmaktan münezzeh, Mahlukat zeval bulduktan  sonra da varlığı daim olandır.

"Yer üzerinde bulunan her şey fânidir. Yalnız celâl ve ikram sahibi Rabbinin yüzü (zâtı) baki kalacaktır." Rahmân sûresi / 26, 27

BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:

… Evet, ebedînin sâdık dostu ebedî olacak. Ve bâkinin âyine-i zîşuuru bâki olmak lâzım gelir…Münacat

… Çünkü ebedî ve sermedi olan bir cemalin seyirci müştakı ve ayinedar âşıkı, elbette baki kalıp ebede gidecektir…Sözler

…. “Hem Sen Hayy-ı Bâkîsin. Çünkü biz ölüyoruz; ölmemizde ve dirilmemizde bir daimî hayat verici cilvesini görüyoruz.

,..“Hem Sen Bâkîsin. Çünkü biz, fenâ ve zevâlimizde, Senin devam ve bekànı görüyoruz…Mektubat

BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR;

"Meselâ, nasıl gündüzde çalkanan bir deniz yüzünde ve akan bir nehir üstündeki kabarcıklarda görünen güneşcikler gitmeleriyle arkalarından gelen yeni kabarcıklar, aynen gidenler gibi güneşcikleri gösterip gökteki güneşe işaret ve şehadet ederler ve zeval ve vefatlarıyla bir daimî güneşin mevcudiyetine ve bekasına delâlet ederler.

Aynen öyle de, her vakit değişen kâinat denizinin yüzünde ve tazelenen hadsiz fezasında ve zerrat tarlasında ve bütün hadisatı ve fâni mevcudatı kucağına alarak beraber çalkanan zaman nehrinin içinde mahlûkat, mütemadiyen sür'atle akıp gidiyorlar, zâhirî sebepleriyle beraber vefat ediyorlar. Her sene, hergün bir kâinat ölür, bir tazesi yerine gelir.

Ve zerrat tarlasında, mütemadiyen seyyar dünyalar ve seyyal âlemler mahsulâtı alındığından, elbette kabarcıklar ve güneşcikler zevalleriyle daimî bir güneşi gösterdikleri gibi, o hadsiz mahlûkat ve mahsulâtın vefatları ve zâhirî sebepleriyle beraber kemâl-i intizamla terhisleri, gündüz gibi şüphesiz, güneş gibi zâhir bir kat'iyette bir Hayy-ı Lâyemutun, bir Şems-i Sermedînin, bir Hallâk-ı Bâkînin ve bir Kumandan-ı akdesin vücub-u vücudu ve vahdeti ve mevcudiyeti, kâinatın mevcudiyetinden bin derece zâhir ve kat'îdir diye bütün mevcudat ayrı ayrı ve beraber şehadet ederler."…Şualar, On Beşinci Şua Birinci Makam

BU ESMA-İ İLAHİYEDEN İYİ HUYLAR, ULVİ HİSLER, DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;

Hem o şuur-u imanî ile, ebedî bir bekà ve daimî bir hayat veren Bâki-i Zülcelâlin bekàsına ve vücuduna iman ve imanın a’mâl-i saliha gibi neticeleri, bu fâni hayatın bâki meyveleri ve ebedî bir bekànın vesileleri olduğunu bildim. Meyvedar bir ağaca inkılâp etmek için kabuğunu terk eden bir çekirdek gibi, ben de o bâki meyveleri vermek için bu bekà-i dünyevînin kabuğunu bırakmaya nefsimi kandırdım. Nefsimle beraber “Hasbünallah ve nî'mel vekîl”  “Onun bekàsı bize yeter” dedim.….Şualar

“Herşey helâk olup gidicidir—Ona bakan yüzü müstesnâ. Hüküm sadece Ona aittir; siz de Ona döndürüleceksiniz.” Kasas Sûresi, 28:88.

İ’lem eyyühe’l-aziz! Nefs-i nâtıkanın en yüksek matlubu devam ve bekadır. Hattâ vehmî bir devam ile kendisini aldatmazsa hiçbir lezzet alamaz. Öyleyse, ey devamı isteyen nefis! Daimî olan bir Zâtın zikrine devam eyle ki, devam bulasın. Ondan nur al ki sönmeyesin. Onun cevherine sadef ve zarf ol ki kıymetli olasın. Onun nesim-i zikrine beden ol ki, hayattar olasın. Esmâ-i İlâhiyeden birisinin hayt-ı şuaıyla temessük et ki, adem deryâsına düşmeyesin.

Ey nefis! Seni tutup düşmekten muhafaza eden Zât-ı Kayyûma dayan. Senin mevcudiyetinden dokuz yüz doksan dokuz parça Onun uhdesindedir. Senin elinde yalnız bir parça kalır. En iyisi o parçayı da Onun hazinesine at ki rahat olasın………… Mesnevi-i Nuriye | Zerre

Bâkî kalan ancak Sensin, ey Bâkî. Bâkî kalan ancak Sensin, ey Bâkî…..Risale-i Nur Külliyatı | Lem'alar | Üçüncü Lem'a………….Okunması bu esma ile elde edilecek Ahlâk ve ulvi hissiyatlarına mühim bir dersidir ve harika bir şifa kaynağıdır .. tavsiye ederiz…Yine bu meyanda 17’nci söz de mühim bir derstir…Rabbimiz istifademizi arttırısın…



.