19.11.17

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ NOTLARI / EL-AZÎZ

EL-AZÎZ

ANLAMI : En üstün ve şânı en yüce olan. Dengi ve benzeri bulunmayacak derecede değerli ve şerefli olan, güçlü ve yenilmez olan, daima yegâne galip gelen, mağlup edilmesi mümkün olmayan demektir. Bu isim her türlü üstünlüğü, galibiyeti, güçlü olmayı ve en üstün şerefi ifade eder. Bu sıfat Zati hasiyeti ile Allah (c.c.) hakkında kullanılmaktadır. Aziz, yani azamet ve kibriyası ile  en yüce,  mutlak ‘izzet’ sahibi yalnızca Allah’tır.


BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:

Aziz kavramı İzzet kökünden gelmektedir. Mü’minler de Allah’ın (c.c.) emrine itaat ettikleri için O’nun yanında seçkinlik ve şeref kazanırlar, Din-i Mübin-i  İslam’ı yaşadıkları için de izzet elde etme ihsanına mahzar olurlar. “İzzet (yalnızca) Allah’ındır, Resul’ünündür ve Mü’minlerindir.” (Münafikun, 63/8)

Bu bağlamda İzzet’in kelime anlamı ise, insanın nefsi hilelere ve hevai olan arzu ve isteklere, şeytani desiselere yenilmemesine neden olan şeydir. Bundan dolayı da bu sıfatı taşıyan bir insan onur ve hasiyet sahibi bir insandır. Bu nedenle de “izzetli insan” vasfıyla anılır. Bu meyanda insan tüm cihazatı ile düşmanlarına mağlup olmayacak bir mahiyet kesbetmek noktasında Aziz isminin galip bir şekilde tecellisine ihtiyaç duyar. Bunun dışında eğer insan, yaratılışına aykırı olan ve kıymetini sukut ettirecek kötü davranışlarda bulunursa fıtri olarak var olan ahsen-i takvim değerini düşürür. Hasiyet ve şerefini yitirerek zelil-değersiz olur.

BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR:

Azîz, izzet sahibine denir. Her şeye hâkim olmak ise izzet makamıdır. Allah’ın (c.c) izzeti sadece kendi zatına bakan bir izzet değil kendisine itaatkâr olan ve tevekkül ve emniyet ile iltica eden ibâdını zilletten koruyan bir izzettir. O kendisinin izzetine sığınanları aziz kılar.

O’nun iradesi her şeye galip gelir. Kudretine hiçbir şey karşı koyamaz…. Ve o Zât-ı Zülcelâlin ve o Sultan-ı Ezel ve Ebedin istiğnâ-yı zâtîsi var. Ve istiğnâ-yı mutlak içindedir. Hiçbir cihetle kâinata ve mevcudata ihtiyacı olmayan bir Ganiyy-i Ale’l-Itlaktır. Ve bütün kâinat taht-ı emir ve idaresinde ve heybet ve azameti altında nihayet itaatte, celâline karşı tezellüldedir…Lem’alar

Evet, bir Zât ki,

             ona yıldızların icadı zerreler kadar kolay gele,

             ve en büyük şey, en küçük şey gibi kudretine musahhar ola,

             ve hiçbir şey hiçbir şeye, hiçbir fiil hiçbir fiile mâni olmaya,

             ve hadsiz efrad, bir fert gibi nazarında hazır ola,

             ve bütün sesleri birden işite,

             ve umumun hadsiz hâcâtını birden yapabile,

             ve kâinatın mevcudatındaki bütün intizamat ve mizanların şehadetiyle, hiçbir şey, hiçbir hal daire-i meşiet ve iradesinden hariç olmaya,

             ve hiçbir mekânda olmadığı halde, herbir yerde ve herbir mekânda kudretiyle, ilmiyle hazır ola,

             ve herşey Ondan nihayet derecede uzak olduğu halde, O ise herşeye nihayet derecede yakın olabilen bir Zât-ı Hayy-ı Kayyûm-u Zülcelâlin elbette hiçbir cihetle misli, nazîri, şerîki, veziri, zıddı, niddi olmaz ve olması muhaldir.


BU ESMA-İ İLAHİYE'DEN; İYİ HUYLAR,ULVİ HİSLER,DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;

Hem sen Aziz'sin, izzet ve azamet sahibisin! Biz zilletimize bakıyoruz, üstümüzde bir izzet cilveleri var. Demek senin izzetinin âyinesiyiz…. Mektubat

Öncelikle insan,irade ettiği tercihlerine göre kendisini aziz edeninde zelil edeninde Allah olduğuna inanmalıdır. Güldüren de O'dur, ağlatan da O'dur.(Necm/43)

Bununla birlikte insan,Allah’ın ihsan edeceği izzete ancak onun emirlerine itaat ile ulaşılacağını bilmeli ve ona göre davranmalıdır. Heva  heveslerinden, nefsani ve şeytani hile ve tuzaklardan uzak durmalıdır. Muhtaç olduğu şeyler için ise ,yalnızca o’na itimat etmeli ve her şeyini ondan istemeli ve de tüm hacetini onun rahmet ve kereminden beklemelidir.

….Amma hikmet-i Kur’ân’ın halis tilmizi ise, bir abddir. Fakat âzam-ı mahlûkata da ibadete tenezzül etmez. Hem Cennet gibi âzam-ı menfaat olan bir şeyi gaye-i ibadet kabul etmez bir abd-i azizdir.Hem hakiki tilmizi mütevazidir, selim, halimdir. Fakat Fâtırının gayrına, daire-i izni haricinde ihtiyarıyla tezellüle tenezzül etmez. Hem fakir ve zayıftır, fakr ve zaafını bilir. Fakat onun Mâlik-i Kerîmi ona iddihar ettiği uhrevî servetle müstağnîdir ve Seyyidinin nihayetsiz kudretine istinad ettiği için kavîdir. Hem yalnız livechillâh, rıza-i İlâhî için, fazilet için amel eder, çalışır….Sözler

El hasıl, zillet sebebi her şeyden tecerrüt etmekle, vesile-i izzet olan meşru dairede, şükürler, hamdler ile kalmak için  O’ndan yardım istemekle ve  gayret göstermekle izzetine sığınmaktır…. Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm……………


.