20.10.16

Uyumayan Düşman...

Derdimiz büyük..devamızda…
Davamız büyük..iddiamızda…
Yolumuz belli..yolculuğumuzda…
Ancak yürünmüyor azizim..yürünemiyor bir türlü.Bin türlü telaşemiz var.
Ve içinde bulunduğumuz zaman ne kadar acayip..ve bunu da biliyoruz aslında..zaman ahir zamandır…
Neredeyse tüm kıyamet alametleri çıktı..bak bundan da haber vermişti..demişti..söylemişti diyoruz.

Günler belki çok inanan insan için yarın emelli geçiyor..belki çoğu için o yarın bile bir emel değil…Ve her gün yer yüzünden sürülen dörtyüzbin cenaze ile devri alem devam ederken sıramızı sanki hiçbir şeyin farkında olmayan koyunlar gibi bekliyoruz.Ecel acele gel ve al bizi…

Umuda dair tasavvur mu elimizde olan..yoksa ümit gelinliği giymiş gulyabani bir hayal mi?Acaba ummanın ferasete ait bir bakış açısı varmı?
Allah büyüktür derken bu büyüklükle ilgili sözün giydiği libas veya ekrana düşen Kibriya şahitliği nedir?

Mesela Hz. Muhammed (Al ve ashabına, ehli beytine, tabi olanlarına, sadıklarına, hâdimlerine, sur dibinde medfun olanlarına selam olsun)Hendek savaşı hazırlığında kazma sallarken, İslam’ın geleceği ile ilgili müjdeler vermiş…

Üstad Bediüzzaman şark illerinde aşiretler mabeyninde sürdürdüğü münazaralarda” zaman ahir zamandır gittikçe fenalaşacak”olan bir fikre muhalefet ederek..Neden herkese terakki dünyası olsunda bize tedenni dünyası olsun diyerek..hamiyetli bir nesle hitaben,hakimiyet-i diniye ve mehasini medeniyeyi hakikiyeye ait, orada ve değişik değişik yerlerde “sözlerini irad etmiş…
Veya İstanbula geldiğinde bir alimin”Avrupa ve Osmanlının”istikbaline dair sorduğu ufuk sorusuna tarihi cevap vererek Bediüzzaman ünvanına basireti ve ferasetiyle layık olduğu göstermiş…

Feleği okumak basiret işi..feraset işçiliği…
Düşmanı fark etmek..dostlara savunma temin etmek..müdafaa teçhizatı üretmek hepimizin anyalabileceği şeyler değil demek ki…
Yani bilsek ki..Avrupa dessas zalimleri,Asya münafıkları,İnsi ve cini şeytanlar el ele vererek,Şeytanın Allah’tan mühlet istediği ve kendisine mühlet verilen yoldan çıkarma imtihanı için,hiç yorulmadan,bir an bile vaz geçmeden,sürekli yeni yollar geliştirerek,insanı etki altına alacak,özendirme,müptela etme,korkutma,yıldırma,vehmini tahrik etme,hevalarını uyandırma vb..insanın helaketine sebep olabilecek her türlü çalışmayı yaptıklarını.
Yani Allah’a bana mühlet ver ben onlara değişik cihetlerinden yaklaşacağın ve yoldan çıkaracağım ve sen onları şükreder bulamayacaksın… Ve ona verilen mühlete ait gayretini elden hiç bırakmadığını…
Mesela bu mühlet meselesine biz şahit olsaydık..ve şeytanın bu sözüne karşı cevabımız ne olurdu?
Büyük ihtimalle “ey kovulmuş şeytan sen bizi Rabbimizin yolundan çevirmezsin” derdik..Her halde fıtratımıza tevdi edilen cihazatın yüksekli mücadeleye mümkün,ihanete uygun değildi ve ancak şeytanın safına bilerek geçen zümre insanlığını çoktan terk etmişti.
O nedenle Allah..sana tabi olanlarla seni cehenneme dolduracağım diyerek,samimi kullarını,yani kendilerine verilen emaneti basit bir hevese,bir oyuna bir zulme bağlamayanları kurtaracağını..şeytanın ağzına parmak çalarak kudurttuklarını ise onunla beraber gayet feci bir akıbete sürükleyeceğini söyledi.

Akla şöyle bir şey geliyor ki;Şeytan insan kadar Allah’a karşı isyan etmekte cesur değil..veya akıllı değil..İnsanın şeytanlaşmışları kadar Allah’a isyan edemez.Ve kendine tabi olanların daha çok Allah’tan korkar.Bununla ilgi bahisler Kur’anda bulunmaktadır.
Fakat insan şeytanın kulvar kenarından ona verdiği bayrağa sahip çıkarak o yarışı o kadar ileri götürür ki..şeytan onu ayakta alkışlar…İmrenir özenir…

Evet bugün dünya bu bayrak yarışının hızla koşulduğu bir alan durumunda.Şeytanın askerleri ağır silahları..hafif ama tesirli oyunlarıyla hiç durmadan Allah’a teslim olduklarını ifade eden ve şehadet getiren Müslümanların üzerinde kılıç sallıyorlar.
Ele ele verdikleri münafıklar ve o münafıkların kolayca aldattığı fasıklarla berber köşeye sıkışmış bu toplumu yaralıyorlar.
Ve biraz hamiyeti olanları ise çok kolay şekilde oyalıyorlar. Hiç aralarında kargaşa olmayan toplulukları vehmi bir tahrikle bir birini boğazlayabilir duruma getirebiliyorlar.

Meleklerin İnsan yaratıldığında Allah’a “yeryüzünde kan dökecek fesat çıkaracak bir şey yaratıyorsun”meyanında ki soru ve meraklarının çıkış kaynağı olarak gösterilen sebeplerden biri “insanın özelliklerine bakıp bu kanaate vardıkları ifade edilmiş” Şeytan da “ insana vakıf olduğundan onun cihazatını yanlış kullanmasıyla ortaya çıkacak dehşeti stratejisine konu yapmış ve planını bunun üzerinden yapılandırmış.

Yani insan kendine verilen ölçü ve cihazları fıtratı üzerine kullanırsa Allah’ın muradı olan maksada hizmet eder ve Ahsen-ül takvim kıymetini alır.Ancak böyle kullanması engellenirse..cehennemim en derin yerine hayvanlardan daha aşağı bir kimlikle düşer.Proje bunun üzerine yapılandırıldı.Ve kendine tabi olanlar,ona kulak verenler,söyledikleri ve gösterdiği şeyleri süslü görenler “insanlık denilen hiçbir olguyu tanıyamaz hale geldiler…
Savaş suçlarına bakıldığında bu suçları işleyenler,işledikleri insanları bir insan olarak görmediklerini o nedenle bir acıma duygusu vs hiçbir şey hissetmediklerini söylerler.Bu sıfat şeytanın sıfatıdır.Demek ki öyle şeytanlaşıyorlar ki insaniyete dair hiçbir duygu ve düşünce o insanda barınmıyor.
Şeytan bu projesini birkaç adımda gerçekleştirir. Önemli olan kaosun ortaya çıkması, insanların bilgisiz olması ve değer yargılarının kaybolması yeterli. Tutunacak bir dalı olmayan bir insan en kolay bir hedeftir.
Bu manzaraları ne kadar çok seyrediyoruz değil mi? Eğer ölümlü bir netice istiyorsa en etkin silah ırkçılık..Eğer temel ve ahlaki bozulma isteniyorsa “kadınları dışarı çıkarmak ve onları çağdaşlık,özgürlük gibi dejenere edici bir çukura taşımak”..Diziler,basın,internet vs bütün ahlaksızlığı mübah ve bütün ulvi değerleri basite indirgemek üzere faaliyetlerini sürdürmektedirler.Ve bunu benimsedik..
TV’de kur’an tilaveti olurken bir bir vucut losyonu reklamıyla karşılaşabilirsiniz.Bir İslam ülkesinde bir bomba haberinde onlarca telef olan insanların feryadının arasında ,şen şakrak bir eğlence programının fragmanını görebilirsiniz.Öyle muhteşem zamanlamalar ki bunlar..
Bak böyle bir şey var ama önemli değil sen keyfine bak..
Bir birlerini yiyorlar gör..
Abd oraya müdahale etti özgürlük gelecek merak etme..
Ramazan sofranda kola olsun iç..sen asla kendine gelme ..asla hiçbir şeyi merak etme,asla İslam alemiyle ilgili hiç bir şeyi dert etme..Onlar ahmaklar..demokrasiye muhtaçlar..biz bu işi düzelteceğiz vs vs vs…
Böylelikle uyuşmuş, düşünemez bir zümre…
Cemaatler meşrep ayrılığında..
Aydınların önlerine kasıtlı konulmuş politikalarla uğraşmalarından beyni sulanmış..
Her yaştan insanlar olarak sosyal ağlarda hangi akla hitap eder bilinme meşguliyetler içerisindeyiz.
Güya çok ciddi şeyler yaptığımızı düşünürken, bir ayeti paylaşırken, bir ezan dinlerken reklam pencerelerinde önemsizleştirme hareketi hiç bıkmadan devam etmektedir. Ve eninde sonunda bizim o pencerelerden birini tıklayacağımızı bilirler.
Bütün kullandığımız online sistem ve dil onların.Ey bizim gerçek dostlarımız diyebilir miyiz.Bankalar,kredi kartları vs vs vs..Hangisinden vaz geçebilir hangi alışkanlığımızı terk ederek bir boykot oluşturabiliriz…
Bizim her şeyimiz biliniyor dostlar..hangi saatlerde ne yediğimiz ne seyrettiğimiz neleri takip ettiğimiz biliniyor.
Hangi videoları seyrediyorsak o videolar arama motorunda yönlendirilir..Hey hat..düşman nerede?Düşman var mı? Abartıyor muyuz? Komplo teorileri mi?
Hayır Dostlar..Bu savaş gerçek..Dünya siyaseti olarak bu güç düşmanların elinde…Para ve iktidar..ve bitmeyen hakimiyet davaları.
Bu savaşın arkasında kimin olduğu önemli değil..ABD ,İngiltere,Fransa,Almaya vs..Küfrün tek millet olduğu bu oluşumun hedefi ise tek.
İslamiyet ve Müslümanlık, bunların saldırı misyonunu oluşturduğu gibi, zayıflık ise iştahlarını kabartan bir diğer unsur. Gayet korkak olan ve ancak elinde tahrip etkinliği bulunan bu güce karşı her hangi bir şekilde tepki verilmez ise bu şımarıklık devam edecek ve kedi ile fare oyununun kurbanı olmak bize yazgı.

Dikkat edilirse tüm dünya politikası egemen güçlerin çıkarları üzerine kurulu.Ve tüm diğer unsurla bu güce petrolüyle,yer altı üstü kaynaklarıyla,kan ve can,ırz ve namuslarıyla hizmet etmek zorunda..peki neden?
Birlik olamamaktan mı?
Değerlerimizi özümsememekten mi?
Düşmanlarımızı tanımamak, hilelerini sezmemekten mi?
Kardeş olamamaktan mı?
Devam etmesi gereken dikkat ve temkinliliği elden bırakmak mı?
Kurânı..ahireti bilmemekten mi?
Allahın kanunlarına karşı tembellik etmek mi?
Bile bile bu zalimlerin zulumlerine taraftar olmak mı?
Yoksa Allah Alemi islamın intikamını alacak onu mu bekliyoruz? Böyleyse yanılıyoruz dostlar? İslam mücadele tarihine baktığımızda hiçbir zaferin oturarak kazanılmadığını görürüz…

Neyse..Satırların baş tarfında gerek Hz.Muhammed’in ki “tüm enfası ümmet adedince ona a- ve ashabına ve tabi olanlarına selam olsun” hendek içinde iken müjdelediği İslam istikbali..Bediüzzaman’nın ümitvar olunuz şu istikbal inkılabı diye ,dünyanın teslim olacağı İslam hakikatinin nasıl beşaret verdiklerini..hangi feraset ve basiret işe gördüklerini bu kanlı ve karışık tablo içinde görmek mümkün mü?
Eğer İslam dünyaya hâkim olacak veya İslamlar içinde hükümleri uygulanacak sağlayacağı ittihad güzel gümlerin yaşanmasına sebep olacaksa ve vaktinden evvel bir kıyamet kopmaz ise bu nasıl olur?

Yani Müslümanlar nasıl bir tutum içerisine girecek ki,reva görülen bu ezilmişlik tablosu yerini güzelliklere bırakır?
Ya da mübarek zevat-ı nuraniye istikbaldeki nurun beşaretini verirken ne yapmışlar ve ne yaparak geleceğin İslam adına şekilleneceği öngörüsüne sahip olmuşlar.

Sorunun cevabı verilen mücahedenin içinde olsa gerek?Savaşmışlar..İlim olarak gelişmişler..Ellerinde bürhanlarla küfrün dayandığı kalaleri yıkıp zir-ü zeber etmişler.Ne felsefelerini ne de isnitalarını bırakmışlar.

Dahilde olan ahmakların savlarını çürütmüşler..bidatlarını reddedip asıl ve esas üzerinde mesai teksif edip,Allah’ın bir’e on verdiğine olan itimad ile say ve gayretlerinin neticelerinin ne olacağını görüp işaret etmişler.Bunun için adam yetiştirmek üzerine gitmişler..Bilerek,anlayarak sadakatle hizmetlerini sürdürecek ve rıza-i ilahiden başka bir gaye gütmeyecek fıtrat-ı maksad üzerine erler yetiştirmişler…

Bu karşılık, vazife yapmamak, zulme taraftar olmak, cehlin arkasına sığınmak, Allah’ın sevmediği, dinin tasvip etmediği şeyleri meşru görmek, hakikate karşı kulakları tıkamak büyük ve mesuliyetli bir hatadır.

Değerli Dostlar!

Düşman uyumuyor..Aileyi bozmaya..ahlaksızlığı yaymaya..değerleri basitleştirmeye türlü fantezilerle çalışıyor.Sürekli tüketen,üretmek için zihninde hiç bir şey bırakılmayan insanlar yetiştiriliyor.Kurt gövdenin içinde ve en kötüsü düşman seviliyor.Bu ne yazık ki insanlara kabul ettirildi..döven ve seven bir baskı benimsendi maalesef.Oysa onlar yaşayabilmek için bizden düşmanlar oluşturdular bizler ise onları yaşatmak için elimizden gelen desteği veriyoruz.Tüm İslam aleminin tepkilerine baksanız belki şuurlu bir tekzip duyamazsınız.
Mefkûremiz kaybolmuş desek pekte yersiz bir şey söylemiş olmayız.

Burada sözü daha fazla uzatmadan tek bir şey söyleyerek konuyu noktalarsak..bu zalim ve emperyalist güçlerle mücadele etmenin en tesirli silahı ve ilk adımı “İKTİSAD”dır desek arif’e işaret kabilinden bir şey söyleyebildiğimizi umarız…Çünkü bu kuvvet zaruri olmayan gereksinimlere ait bir sistemi yönetiyor ve gücünü buradan alıyor.Tüm yapay dünya bunların elinde.Bisküviden iletişime kadar bir çok tüketim alışkanlığı bu sefillerin yaşam kaynağını oluşturuyor…Allah rızası için bu alışkanlıkları terk etmek,dükkanı iflas etmeye zorlayabileceği gibi bizler içinde bir vizyon zenginliğine sebep olur.Bu zenginlik ve karakteristik davranış ise şuurlu bir misyona sermaye olur.

Bu savaş Allah’a iman edenler ile şeytan ve ona tabi olanların arasında olan bir savaştır.Asla barış ihtimali olmayan kazanan ve kaybedenin haşir meydanında net belli olacağı bir mücadeledir.Ehli iman cennete ehli şeytan cehenneme dökülünceye kadar sürecek bir savaş.Gaye odur ki fazla can telef etmeden zafer dolu günler yaşamak.

Evet, bir soruyla satırları bitirmiş olalım “Gelecek nasıl güzel olacak”Ve ya gelecek güzel olacaksa bizim bu çorbaya katacağımız tuz miktarı ve envaı nedir?