20.10.16

Ünlüler ve Hayranlıklar...

Narkotik ekiplerin baskın yaptı..bir çok ünlü uyuşturucu kullanmaktan göz altına alındı.Ünlülerin hayranları karakolu mektup yağmuruna tuttu.Bir ünlünün hayranının yazdığı mektup o ünlüye çok dokundu..Hayranının hayalleri yıkılmış,onu çok başka yere koymuş,yıllardır ilgi ve sevgiyle takip ediyor muş,hiç yakıştıramamış..mış..mış…mış…

İdoller..örnek insanlar..hayallerin kahramanları..ütopik bir dünyanın mistik varlıkları..Kendilerine ne senaryo verilirse onu oynayan OYUNCULAR…Yazarların,senaristlerin kurguları,hülyaları veya hayattan uyarlanan konuları para karşılığında dillendiren ve asla kendilerine ait olmayan bir manzarayı temsili olarak canlandıran insanlar…

İnsanların onlara olan hayranlıkları ya da nefretleri oluşturan şeyler, onlara verilen rolleri oynarken sergiledikleri karakterlerdir. Oysa onlar kendi yaşamlarına ait gerçekleri oynarken, yani ROL yapmadıklarında ne kadar başka insanlardır. Şahsi zaafları, rekabetleri, bir birleriyle olan kavgaları, ilişkileri, giyimleri, tercihleri ne kadar tuhaftır… İnsanların onları önemle izlediklerinin dışında sürdürdükleri yaşamları ne kadar izleyicisine yabancıdır…

Bu insanların senaryo dışındaki yaşamları genel hatları ve ekser itibariyle baş üstü yapılacak bir şey olmadığının yüzlerce örneği vardır.Hayranlarından kimseyi tanımayan ve ona karşı olan düşkünlüğü gösterenlerin kendi kendilerine avundukları garip bir şöhret…

Oyuncular ve izleyiciler açısından da iki konu ele alına bilir..İzleyiciler akıllarını başlarına alıp bu sanal dünyanın oyuna koyduğu senaryo ve uydurma karakterlere hayali bir değer oluşturup sevgilerini heba etmemeleri…

Şöhret olanlar ise; büyük bir ikiyüzlülük sebebi olan başkalarının beğenisi endeksli yaşamayı karakteristik bir değişimle bırakmaları…

Akıl bu iki manzaraya ne görev ve değişim biçerse biçsin..duyguların bu gerçeği kabul etmekte başarı olmaları çok zordur…

Çünkü gerçek dünyadan bir kaçışı sembolize eden bu oyun kolay terk edilir bir oyun değildir. Oyuncular ve oyunların vaatleri, acıları azaltan ve hayal kurduran, hayranlıklar oluşturarak insanları hayata bağlayan çekiciliğe sahiptir. Ve kısa bir zamandan oyuncusu ve seyircisi tükenen bir arena…

Gençliği,güzelliği geçmiş bir bayan oyuncu bir meyhane köşesinde veya bir çöp evde ömrünün son dakikalarını geçirebilmekte..veya bir beyaz perde emekçisi büyük bir vefasızlıktan söz ederken ağlaya bilmektedir…Bu yaşamı haber yapan ve onların bu durumlarını gündeme getirenler ise sanki bu durumun suçluları onlar değilmiş gibi sosyal sorumluluklarını yerine getirirler.

Otel odasında ölü bulunanlar..arkalarından borçlar bırakarak öbür dünyaya yol alanlar..alkol komasına girenler vs..aldıkları beş on alkışın bedelini kullanılmışlık, atılmışlık arasında gidip gelerek ağır bedellerle ödeyen bir sürü insan…Acaba sanatçı camiası olarak adlandırılan bu insanlardan kaç tanesi hayata tutunabilmiştir..Kaç kişi zengin olabilmiş ve bunu sağlıklı bir şekilde devam ettirebilmektedir.

Belki bin defa pişman oldukları ancak gidecek yerleri olmadığından sapkınlıklarını savunmaya devam eden kaç şöhretli köle vardır.

İşte Dostlar!

Birkaç yazıdır söz ettiğimiz bitmeyen oyunların oyuncuları da bu dairenin içerisinde tüketilen insanlardır.Hayranlarıyla kısa ve zehirli yemeklerin olduğu bir sofraya oturtulanlar bir bileriyle oyalanırlar.Yüzler eskiyince oyuncular yenileriyle değiştirilir..seyirciler ise bilinmeyen meşhurlar olarak yaşlanır ve o heyecanlardan çekilirler..Yeni jenerasyon ve yeni oyuncular ve yeni oyunlar…

Eğer bu meşhur insanlar doğru bil yolda sanat yapıyor olsalar..gerçekten toplum temsilcisi gibi misyonları olsa..millete örnek olmak gibi dem vurulan manaya haiz bir nitelikleri bulunsa;

Bunlar içki içer mi? Uyuşturucu kullanır mı? Her türlü sefahati irtikap eder mi?Irzını namusunu adı ne olursa olsun başkalarına sergiler mi? Eğer hayatları kendi ellerinde olsa sürekli olmadığı gibi görünmekle uğraşırlar mı?Sürekli gündemde kalabilmek adına,olaylar,farklılıklar peşinde koşarlar mı?Kendi ayrıcalıklarını ortaya koymak üzere giyim şekilleri veya tam tersi saçmalıklarda bulunurlar mı?Güya sanat adına herkesin gözü önünde tüm edebi değerleri ayaklar altına alacak davranışlarda bulunabilirler mi? vs vs vs…Zavallılar..Devamlı bir aykırılığın iz sürümünü takip etmek zorundadırlar…

Nazım Hikmet sevilmeli..Yılmaz Güney kahraman olmalı..Özgünlük bir kıymet..Özgürlük denilen keçi kuyruğu sürekli havada olmalı..Bayraklar sarı kırmızı..söylemler baskıdan şikayetçi…

En son gezi parkı olaylarında gördüğümüz bir yığın zavallı..Orada olmalıydılar..bu bir akımdı..bir baş kaldırış..bir direniş..bir devrimin ayak sesleriydi..Kim için ve kime karşı…Ne kadar akıllı veya ne kadar aydındılar?

Evet Dostlar!

Bu memleketin aydın geçinen insanlarının belki de şöyle bir felsefeleri var:

Biz her şeyi özgürce yapabilir,her türlü davranışta bulunabiliriz.Siz seyirci sürüsü bizi izlemek ve sevginizin karşılığı olarak bulunduğumuz her ortamda bizimle beraber olmak ve bizleri hoş görmek zorundasınız.Çünkü siz aptalsınız…Biz yıkabiliriz,yakabiliriz,küfür edebiliriz..sizlere karşı verdiğimiz oyun ve oyalanma hizmetimizin karşılığında bizi her şeklimizle kabul etmelisiniz…

Acaba böyle mi?Yoksa bunların katıldığı her tahrip hareketi..her millet düşmanlığı ve şahıslarına bakan ciheti ile ise..her türlü naneyi yemek durumuna karşı hem mazur insanlar sınıfında mı sayıl malılar…

Zavallı İnsanlar..Beş on senelik şöhretli bir hayat ve o şöhreti sürdürebilmek için sürekli marjinal tercihler,sıra dışılık kollamalarıyla yaşanması zorunlu bir ömür…Dünya adına elde edilmek istenen her şeye,hasiyet,şeref,onur,ar,kişilik vs..ne kadar değer var ise feda edilmesi kaçınılmaz olan şartlar…

Evet oyuncularımız ve ünlülerimiz bitmeyen oyunların parçaları..kullanım süreleri olan araç gereçlerdir…


Seyircilik noktasında bu oyunları destekleyen hayran kesimi de bu oyunun sürmesindeki enerji kaynağıdır.Filmin içinde bizden bir kare var..Dizide bizim hayatımıza benzer kesitler..Bizden birileri..yaşanmışlıklarımız örtüşüyor…

Acaba bir kereliğine sahne aldığımız ve asla bir oyun olmayan hayatımızın gerçeği ile ne kadar benzeşir ve ömrümüze ne faydası vardır…

Bu bir oyun ise ve oyun bir oyalamak ve oyalanmaktan başka bir şey değilse..ölüm gibi asla ertelenmez bir son ile son bulacaksa..aklın kalbin vicdanın ve emanetin gereği ile İnsan kendine özel ve hususi yaşamını ilgilendiren senaryoyu iyi okumalı ve ona verilen hayat rolünün hakkını vermeli..Gala gününe iyi hazırlanmalı…

Evet Dostlar!

Hayranlık duyacağımız insanların yapıtları iki dünya saadetini gösteren yapıtlar olmalı.Gerçeklerin içerisinde ki korku ve ümit hayatımızı bir dengede tutmalı.Her taklit edilen özelliğin insanın düşünce duygularına sağlıklı ve devamlı katkıları bulunmalı.İşitilen sözler,okunan metinler ve elde edilen neticelerin zaman sınırı olmamalı..İnsan hava ile su ile sema ile toprak ile buluşmalı.Öğretiler,mesajlar,insanın yemesine içmesine ,oturup kalkmasına karışmalı.

Hayranlık duyduğumuz insanlar bizim başımızı onlara duyduğumuz hayranlık sebebi ile öne eğdir memeli..sevgimiz sebebi bizleri utandır mamalı…Onların şerefi şerefimiz olmalı.Sadakatleri,doğrulukları,samimiyetleri,feda karlıkları göz önünde olmalı.Hiç bir ayrımcılık ve kardeş düşmanlığı barındıracak fikre sahip olmamalıdırlar.

Mütevazi,nazik,yapıcı,ince ruhlu,yaşayan kelimeleri olan insanlar olmalıdırlar…Uykusuz,aç kalabilmelidirler.Toplumun geleceği için her türlü zorluğa katlanabilecek millet sevgisine ve şefkati ile dolu olmalıdırlar.Ölümden korkmamalı ve hiçbir şahsi menfaate tenezzül etmemelidirler.Bizim hayranlık duyduğumuz insanların eserleri yüzlerce yıl canlılığını ve hayattarlığını korumalı..onların bu dünyadan ayrılmış olmaları ile eksikliklerini göstermeyecek kadar bırakacakları mirasları bulunmalı…

Her isimleri geçtiğinde; kendilerine selamlar gönderilmeli esenlikler dilenmeli… Yaptıklarını yapmak için can atılmalı… Gönüller üzerinde huzur verici bir iklimle esmeli… Evet, hayran olunacaksa bu insanlara hayran olunmalı…

Aydınlığa müsait tüm kalplere aydınlık ve gerçek hayranlığa layık olanlara hayranlık dileğiyle…