19.10.16

Âdem'in iyiliği...

Âdemin ademle mücadelesi varlık sebebi olarak ciddi bir kaliteyi ifade etmektedir. İnsan dışındaki varlıklarda görülen mükemmel ergonomi ve yaşam koşullarına uygunluk onların bir hazırlık sürecinden geçtikten sonra hayat sahnesine çıktıklarını gösteriyor.


Mesela balık yumurtadan çıktıktan sonra, bir kuzu doğumunun ardından, sanki yaşamlarına lazım olan şeylere göre hazırlanarak gelmişler. Balık hemen yüzer, kuzu ayağa kalkar ve koşmaya başlar.


Diğer tüm hayvanlar incelendiğinde bu yasanın insan dışındaki tüm varlıkları kapsadığı görünür.Kısaca hiçbir hayvan yaşam şartlarını en genel itibarla tecrübe ederek öğrenmez.Dünyaya gelmeden evvel neredeyse, adeta orada davranış gelişimini tamamlar ve öyle gelir.Kısa bir müddet annesi yanında olur..Kimisi için ise bu hiç söz konusu değildir.Kumsallardan denize koşan Karetta yavruları gibi…


Bundan anlaşılıyor ki; hayvanların yaşam görevleri düşünmek, fikir yürütmek, felsefe üretmek, gelişmek değil, sadece hayat sahnesinde onlara verilmiş rollerini oynamaktır. Ne geçmişten bir endişeleri ne de gelecekten bir korkuları olmadığından uzun süreli kederler içerisinde yaşamazlar. Ürün haline getirilecek bir koyunu işlemek için yere yatırsalar, kesim aletini boynuna dayasalar sonra bıraksalar o hiçbir şey olmamış gibi yem yemeye devam eder.


Fakat insan böyle değildir. İnsanın özelliklerine bakıldığında yukarıda söz edilen hiçbir şeyin onun yaşam koşullarıyla ilgisi yoktur. Belki insan yirmi yaşına kadar doğru ve yanlışı bir birinden ancak ayrıştırabilir. Ve tüm ömrünce öğrenmeye muhtaç bir varlıktır. Demek ki insan kendini değerlendirirken bu önemli farkı görmeli ve bu farklılığa göre bir yaşam tarzını benimsemelidir. Yani düşünmeli, akıl erdirmeli, kendiyle ilgili keşfin sınırlarını zorlamalıdır.


Yoksa aklı fikri, kalbi gibi organize bir duygu ve his ağı olsun ve o tüm bunlar sanki yokmuş gibi hayatını yemek içmek gibi bedeni lezzetlere göre yaşasa, çok kederli ve sorunlu bir hayatı olur. Çünkü aklın, hissin, kalbin içerisinde olan özelliklerin hayat alanları çok farklı ve yaşam potansiyelleri çok başka alanlara aittir.


Değerli Dostlar!


Âdem'in ademle (yokluk, karanlık) savaşında, hayatın tanımından önce âdeme kendini tanımının yapılması en doğru strateji olsa gerek.

İnsan kendinde bulunan özelikleri öğrenemediğinde, büyük bir kaynağı çok basit işlerde kullanmaya başlar. Bu nedenle de insan dünyanın en korkunç varlığı olabilmektedir. Korktuğunda da menfaati olduğunda da öldürebilen, asla bir duracak noktası olmayan, tatminsiz tahripkâr bir varlık olur. Kendi çıkarları için tüm insanların, çocukların, masumların ölmelerini göze alabilir. Eline bir güç geçtiğinde bunu zalimce kullanabilir.

Kişinin hayatın gerçeği ile ilgili bir nitelik algısı ve gerçek yaşam değerleriyle ilgili bir eğitimi yoksa..ya da yanlış bir bilgilenmeye sahip olduysa canavar bir hayvan olabilme kapasitesine sahiptir.


Konuya girişimizde hayvanların hayata gelişleri hakkında birkaç meseleye değinmiştik. Doğadaki faaliyetlerin geniş çerçevesi izlendiğinde, insanın müdahale etmediği, elini karıştırmadığı yerde “ekolojik denge”hükmünü uygulamaktadır. Buradan görüldüğü gibi çevre dengesi evrensel bir dayanışmanın eseridir. Evrende olan her şey görev olarak bir birine omuz verir ve hayata hizmet eder bir konumdadır.
İnsan evreni kendi şahsi menfaatlerine uygun kullanma dürtüsü ile hareket ettiğinde ise her yeri bir karışıklık ve kaos sarar.


İnsan bilinçli ve bilinçsiz olarak yaşam tercihini iki seçenek üzerinden yapar.
Birisi ya evrendeki dayanışmayı örnek alarak, yardımlaşma ve dayanışma tarafında olan insanların bulunduğu bir çevrede bulunacaktır. Ve bu çevrenin hayattan ve yaşamın kendi gerçeğinden el edilmiş kültürü ile düşünce tarzını oluşturacak ve yaşama ve alanlarına karşı sorumlu bir birey olarak yaşayacaktır.


Diğeri ise, hayatın sadece neticesinde gördüğü noktaya odaklanarak, sebeplerin ve planın temel yapısındaki evreleri pas geçerek sadece kendi menfaatine yarayacak şeylerin peşine düşecektir. Bunu için ırkçılık, maddi güç, silah üstünlüğü, arsızlık, merhametsizlik gibi olumsuz birçok yıkıcı his ve duygu yeterlidir. Kendi gibi düşünen insan görünümlü hayvanlarla beraber olacaktır. Genel itibariyle bu akıma liderlik yapan kötü ruhların elinde bir oyuncak olacak ve kötülük birikiminin faturalarının ödemesi geldiğinde bu feci bir son ile üzerine alacaktır.


Hayat ve sonrası çok değerli olduğundan yaşam sahnesine koyulan tercihler kendilerine göre birçok niteliği barındırırlar. Burada en temel mantık ve doğru tecrübe şudur ki;


“İyilik iyilik ve kötülük kötülük getirir.”


İnsan kendinde bulunan duygu ve düşünce cihazlarının yardımıyla iyilik tarafında ve iyilerle beraber olarak kendinde bulunan pozitif enerjiyi açığa çıkararak âdemi varlık sahasında güzel neticelerle tutabilir.


Kötülük ve kötü insan ve çevrelerde olmak ise yukarıdaki manzaranın tam tersi bir durumu netice verecektir.


Çünkü kötü olmanın bedeli çok ve maliyeti çok yüksektir.


Öncelikle ikiyüzlü olmak ve sonrası ile tüm kötülük uyumunu göstermek zorunda olmak vardır. En fazla rezillik yapabilmeli, en çok yakmak ve yıkmak eyleminde olabilmeli, hiçbir ahlaki değeri kabul etmeden tüm ahlaksızlığı yapabilmelidir. Tutunabilmek için çalabilmeli ve öldürebilmelidir.

En uç noktasından söz ettiğimiz bu zaviyenin ara sokaklarında ise iyi ve kötü duyguları tam gelişmemiş hangi yola geçeceği belli olmayan şaşkın ve çekingenler grubu dolaşmaktadır. Kötülük ve iyilik bu Araf yolcularını kendi dünyalarına davet eder. Aslında bu daveti oluşturan nedenin ana merkezinde, iyiliğin paylaşmak mizacı, kötülüğün daha fazla kötülüğe sahip olma karakteri vardır.


Ve hayat tercihlere göre şekillenir. Bu tercihlerden sonra sorumluluk seçeneği işaretleyen iradenindir.


Âdem varlık savaşını doğru şıkkı işaretleyerek, iyi şeylerin ardından giderek ve yalnızca iyi şeyleri gözlemleyerek ve bilerek, öğrenerek devam ettirmelidir.


Yoksa bu insan denen kıymetli varlığın başının üzerinde leş kargaları dolaşmaktadır.

Şu unutulmamalı sevgili dostlar!

İnsanın çok düşmanı vardır. İnsan için sonsuzluğa kavuşuncaya kadar bu düşmanlık asla bitmeyecektir. Ancak insanın güçlenmesi bu mücadeleyi onun zaferi noktasında sonuçlandıracaktır. Yoksa bomboş yaşamak her arzu ettiğini yapmakla oluşan bir barış zannı, etrafı sarılmış olmanın bir işaretidir. Bir piton yılanının avını öldürmesindeki aşamalı sıkmasına benzer. Hevesler, görenekler, hayranlıklar, keyif düşkünlüğü, kibir, bencillik, tahrip gibi kötü şeyler insanı yokluk ve karanlıklara götüren bir yakalanıştır.


İyi şeylerle meşgul olmak, iyilerle beraber bulunmak ise insanın cevherinde bulunan insani bir değeri açığa çıkarır. İşte manzara artık o nokta da berrak hayatın anlamı şeffaftır.


İyilerle,iyiliklerle beraber olabilmek dileğiyle……….