20.10.16

Âdemîn Adem İle Savaşı...

13 yaşında bir intihar vakıası..Sakarya'nın Hendek ilçesinde bir orta öğretim öğrencisi,özüne kıydı..canından oldu..yaşamaktan vazgeçti…

Bu haberle beraber tekrar dünyada ki istatistiklerin gözden geçirilmesi...

Şöyle yapmak lazım böyle yapmak lazım şöyle proje hazırlanıyor vs’nin yanında..Avrupa da rehabilitasyon organizasyonları ve sosyal yozlaşmanın yazılmayacak sapkın rakamları ortalığı dolduruyor.

Kurumlar kurum egosu ile,kuruluşlar enaniyetiyle,akademisyenler benliği ile psikiyatri mesleki özbeğinisiyle,siyaset kaygılarıyla,politika endişeleriyle,sosyologlar arkeolojik gayretleriyle bir çözüm arıyorlar aslında..sorun zaten bu…

At gözlüğü takmış ve çeviri ve tebliğlerden hırsızlamak suretiyle hazırlanan makaleler..istatistik verilerinin sayı kimliği..milli yapının ülkeler üzerindeki tok görünmek dürtüsü bu konuda ne kadar ilerleme sağlayabilir.

Veya teşhis ne kadar doğrudur ve doğru olsa da tedavi ne kadar gerçekçi ya da bu teşhis ve tedavi sürecini yönetecek olan kimyasal amcanın sözleri kaç miligram etkili…Kısaca tüm bu wikpedia’lık konumu inkar etmeden çalışmalar yeterli değildir.Çünkü bu çalışmaların nasıl samimi olarak yapılması gerektiği bilmediğindendir. Tüm dayanak süreçlerini geçerek ilmiği boynuna geçirmiş bir insanı buradan nasıl indirirsiniz ???

Bu insan tüm evreleri denemiş, sağlıklı görme açı yetisi kaybolmuş ve nihayetinde yolun sonunda beklemektedir. Zaten doğru istikametse düşünebilse toplumun içinde olur ve bunun bir sorun olarak farkına varmak mümkün değil. Kendi düşünceme göre klinik tedbirlerin etkili önemleri ancak kafası karışık ve henüz eğilim aşamasında olan insanlar üzerinde etkilidir.

Birden intihara yönelen veya içine kapanarak içinde süreci besleyen insanlar için psikolojinin yapabileceği bir şey yoktur.

Ancak sosyologlar ve ortalıkta GEZİ’nmeyen STK’lar ortak stratejilerle birçok kültürel etkinlik ve önleyici etki sağlayabilirler. Sanatçılar, Tv programları ve bence asıl devrimci olanlar,gerçek ilminin sahiplerinin, edepli ediplerin ve hakikatli şairlerin birçok olumlu katkıları olabilir.

Bir TV sanatçısı kendinden başkasını tanımaya bilirken halkın onu genel itibariyle tanıması ona toplum namına bir misyon yüklemektedir. Bu sanatçı ancak sanatını kollamak kaygısı ile çizgisinde istikrarlı durmaya çalıyorsa zaten sanatçı değildir. Her fırsatta toplumu aşağılamayı adet haline getirip kendine bununla bir entelektüel sermaye oluşturuyorsa zaten de konumuzdan hariçtir. Bununla beraber doğru sanatçılar, doğru yazarlar ve toplum şairleri bu nabzın ayarını yapmakta önemli kişilerdir.

Edebiyat ve kültürün verdiği donanımla hüznü, yalnızlığı ve anlamsız algıyı sanatsal bir ezintiye ve onu mutluluk eksenine alma duygu yolunu oluşturabilirler.

Sanatçılar, toplum amacı ve misyonu olan projelere eğilim gösterip, çatışma ve aşağılamanın olmadığı senaryolara kuvvet verebilirler. Bütünü ile kilini fikrinden taburcu olmuş bir sinerji ile toplumsal bir sağduyu, bencillikten kurtulmuş bir şefkat çok şeyi meydana çıkarabilir.
Devletler katılımcı proje tekliflerine her yönüyle açık olmalı. Spesifik ve kişisel başvurular kabul edilmeli. Adeta kültürel yaşam seferberliği başlatmalı.

Yoksa,AB Standartlarında başvuru olacak..
Yok, sapı bu kadar, boyu bu kadar, örgüt niteliği bu, eş finansı bulunacak vs vs vs…
Konunun insan hayatı olması ayrı bir mesele olmakla birlikte, yaşam felsefesi açısından çok önemli bir doğası var… Bu nedenle de İntiharın siyaseti, politik çıkarı, toplumsal ezisi, milletler arası konjöktörde gizlenmesi gereken bir ayıp şeklinde algılanarak ört bas edilemeye veya başka bir alana çekilmesine hiçbir gerekçe olamaz.

Evet, İntihar en kısa tanımımızla, İnsanın kendi insaniyet kimliği ile yaşadığı çatışmaların son noktasıdır. Sürecin etkilendiği beslendiği alanlar çatışma etkisini arttıran faktörlerdir. Bu bağlamda çatışma tanımı özel olarak ele alınmalı, konu çağrışımlarla içinden çıkılmaz ve tepesine bir sürü felsefe baykuşunun tünediği bir yer olmamalıdır.

Evet, İntihar; İnsanın kendi insaniyet kimliği ile yaşadığı çatışmalara koyduğu son noktadır.
Öncelikle insanın kendi doğasıyla çatışması normal midir? Ki normaldir..Çünkü tüm evrende zıtlar ilkesiyle bulunmaktadır.Zıtlar ise doğru ve mükemmel şeyleri orta çıkaran atölyelerdir.Maddesel anlamda nesnesel bir olgu zıtların stratejik çatışmasıyla doruk noktasını bulur..Yemekle ateşin..çelikle suyun,sıcakla soğuğun gibi..her bir çatışma bir görev devri ve bir devrimin başlangıcıdır.Maddenin hayat yolculuğu süresinde kendinden alınan netice itibariyle işi bittiğinde durağan olur.Mesela demir inşaatın içine girdiğinde mükemmeldir ve Durağanlık seyri başlamıştır ve zamanla yorulacaktır.Heykel,resim vs her ne olursa olsun somut değerler ortaya çıktıklarında sonlarının başlangıcı start almış demektir.

Tüm galaksiler tüm dönüşüm ve devriâlem zıt itme güçlerinin oluşturduğu bir enerji denizinde meydana gelmektedir. Eğer zıtlık olmasa her nesne bir birine doğru akacak gereksiz ve verimsiz hatta ölümcül bir kaynaşma olacaktır.
İnsan bu geniş evren yasasından hariç kalamaz. Bu nedenle kendisine evrenden ayrılan savaş meydanında altı cihetten taarruz vaziyeti alan cephe vardır.

· Birinci cephe geçmiş zaman, doğarak geldiği ve kendinden evvel gelenlerin kaldığı yer,

· İkinci cephe gelecek zaman, yaşamı süresince ve ölümüyle birlikte gideceği öteler,

· Üçüncü cephe gökyüzü nesnesel sonsuzluk, yıldızlar gezegenlerle dolu derinlik,

· Dördüncü cephe üzerinde durduğu dünya ve sosyal ve fiziki durumu,

· Beşinci cephesi bugünü, önünde hazır olan yaşamsal değerler,

· Altıncı cephe kendi gibi etrafında olanlar ve çevresel faktörlerdir.

İşte aslı yaşam stratejisi bu savaş meydanında yapılır. Din, sosyoloji, felsefe ve felsefi ve dini akımlar kendilerine göre değerlerle oluşturdukları savaş planı ile hayat karşı çıkarlar…

Belki de tüm akımların ve felsefelerin asıl tartışacağı konu bu olsa gerek..


“Bu savaşı kim kazandı”?

“Savaş stratejimiz doğru mu”?

“Savunmamız etkili mi”?

“Zafer kimin” ?…

İşte, Din adamları, sosyoloji, toplumcular, devletler, politika her ne ise, eğer evrenin insana açılan ve insanın savaşmak zorunda olduğu cephelere lojistik sağlayamazsa insan cephelerden her hangi bir cephenin taarruzu ile yıkılacak savunma hattı çökecektir.

Evet dostlar!

Biz bu savunma hattının neresinde olabiliriz ve ya neresindeyiz?
Savaşa katılacak mıyız?
Kaçarak bizi bekleyen akıbete kadar bir şahsi lezzetin içinde saklanacak mıyız?
Bu bağlamda yaşam kültür platformu bilinen yüzlerce dostu bilinmeyen milyarlar Âdemin Neslin’ce ,Lojistik açısından iki temel soruya cevap arayacak;

1-Her şey güzel midir?

2-Her şey güzelse nasıl güzeldir?


Görüşmek Ümidiyle………