4.2.13

Bu da güzeldir...


Sekizinci Nükte

Bu da güzeldir

"Sana milyonlar salat ve milyonlar selam olsun, ey Allah’ın Resulü."

cümlesi namaz tesbihatında okunurken inkişaf eden latif bir nükteyi uzaktan uzağa gördüm. Tamamını tutamadım, fakat işaret nev’inden bir iki cümlesini söyleyeceğim.

Gördüm ki, gece alemi, dünyanın yeni açılmış bir menzili gibidir. Yatsı namazında o aleme girdim. Hayalin fevkalade inbisatından ve mahiyet-i insaniyenin bütün dünya ile alakadarlığından, koca dünyayı, o gecede bir menzil gibi gördüm. Zihayatlar ve insanlar o derece küçüldüler, görünmeyecek derecede küçüldüler. Yalnız o menzili şenlendiren ve ünsiyetlendiren ve nurlandıran tek şahsiyet-i maneviye-i Muhammediyeyi (a.s.m.) hayalen müşahede ettim. Bir adam yeni bir menzile girdiği zaman menzildeki zatlara selam ettiği gibi, “Binler selam

HAŞİYE
"Zat-ı Ahmediyeye (a.s.m.) gelen rahmet, umum ümmetin ebedi zamandaki ihtiyacatına bakıyor. Onun için, gayr-ı mütenahi salat yerindedir. Acaba, dünya gibi koca, büyük ve gafletle karanlıklı, vahşetli ve hali bir haneye birisi girse, ne kadar tedehhüş, tevahhuş, telaş eder, Ve birden o haneyi tenvir ederek enis, munis, habib, mahbub bir yaver-i ekrem, sadırda görünüp, o hanenin malik-i rahim-i kerimini, o hanenin her eşyasıyla tarif edip tanıttırsa, ne kadar sevinç, ünsiyet, sürur, ışık, ferah verdiğini kıyas ediniz, Zat-ı Risaletteki salavatın kıymetini ve lezzetini takdir ediniz."


sana, ya Resulallah” demeye bir arzuyu içimde coşar buldum. Güya bütün ins ve cinnin adedince selam ediyorum. Yani, sana tecdid-i biat edip, memuriyetini kabul ve getirdiğin kanunlarına itaat ve evamirine teslim ve taarruzumuzdan selamet bulacağını selamla ifade edip, benim dünyamın eczaları ve zişuur mahlukları olan umum cin ve insi konuşturup, herbirerlerinin namına bir selamı, mezkur manalarla takdim ettim.

Hem o getirdiği nur ve hediye ile benim bu dünyamı tenvir ettiği gibi, herkesin bu dünyadaki dünyalarını tenvir ediyor, nimetlendiriyor diye o hediyesine şakirane bir mukabele nev’inden, “Binler salavat sana insin” dedim. Yani, “Senin bu iyiliğine karşı biz mukabele edemiyoruz. Belki Halıkımızın hazine-i rahmetinden gelen ve semavat ehlinin adedince rahmetler sana gelmesini niyaz ile şükranımızı izhar ediyoruz” manasını hayalen hissettim.

O zat-ı Ahmediye (a.s.m.), ubudiyeti cihetiyle, halktan Hakka teveccühü hasebiyle, rahmet manasındaki salatı ister. Risaleti cihetiyle, Haktan halka elçiliği haysiyetiyle selam ister. Nasıl ki cin ve ins adedince selama layık ve cin ve ins adedince umumi tecdid-i biatı takdim ediyoruz. Öyle de, semavat ehli adedince, hazine-i rahmetten, herbirinin namına bir salata layıktır. Çünkü getirdiği nurla herbir şeyin kemali görünür ve herbir mevcudun kıymeti tezahür eder ve herbir mahlukun vazife-i Rabbaniyesi müşahede olunur ve herbir masnudaki makasıd-ı İlahiye tecelli eder. Onun için, herbir şey, lisan-ı hal ile olduğu gibi, lisan-ı kàli de olsaydı, “Essalatü vesselamü aleyke ya Resulallah” diyecekleri kat’i olduğundan, biz umum onların namına,

"Cinler ve insanlar sayısınca, melekler ve yıldızlar adedince milyonlar salat insin sana, ey Allah’ın Resulü."
"Allah’ın bizzat sana salat etmesi yeter. Onun melekleri de Peygambere salat ve selam ederler." manen deriz.

Said Nursi


Said Nursi / Risale-i Nur Külliyatı / Lem'alar, "Yirmisekizinci Lem'a"

İ’lem eyyühe’l-aziz!

 İnsan kalben ve fikren hakaik-i İlahiyeye bakıp düşündüğü zaman, bilhassa namaz ve ibadet esnasında, gerek şeytan tarafından, gerek nefsi tarafından pek fena, pis ve çirkin vesveseler, hatıralar, sinekler gibi kalbe, akla hücum ederler. Bu gibi hevai, vehmi ve çirkin şeylerin def’iyle uğraşan adam, o vesveselere mağlup olur. Ancak onları mağlup edip kaçırmak çaresi, müdafaayı terk edip onlarla uğraşmamaktır. Evet, arılarla uğraşıldıkça onlar hücumlarını arttırırlar. Onlara karışılmadığı takdirde, insanı terkeder, giderler. Hem de o gibi vesveselerin, ne hakaik-i İlahiyeye ve ne de senin kalbine bir mazarratı yoktur. Evet, pis bir menzilin deliklerinden semanın güneş ve yıldızlarına, cennetin gül ve çiçeklerine bakılırsa, o deliklerdeki pislik ne bakana ve ne de bakılana bulaşmaz. Ve fena bir tesir etmez.

HAŞİYE
O çirkin sözler senin kalbinin sözleri değil. Çünkü senin kalbin ondan müteessir ve müteessiftir. Belki kalbe yakın olan lümme-i şeytaniden geliyor. Mesela, sen namazda, Kabe karşısında, huzur-u İlahide ayatı tefekkürde olduğun bir halde, şu tedai-yi efkar seni tutup en uzak malayaniyat-ı rezileye sevk eder. Mesela, ayinenin içindeki yılanın timsali ısırmaz. Ateşin misali yakmaz. Ve necasetin görünmesi ayineyi telvis etmez.



Said Nursi / Risale-i Nur Külliyatı / Mesnevi-i Nuriye, "Hubab Risalesi"